Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

beklenti- kırgınlık - kızgınlık

İnsan çocuğundan çok şey bekliyor, yapıversin, ediversin, herşeyi başarsın vs.... olmayınca da hem kızgınlık duyuyor hem de kırgınlık. Bizim çiş meselesi acayip sarpa sardı, temmuzdan beri uğraşıyoruz ama mehteran gibi bu konuda 2 ileri 1 geri gidiyoruz, tamamen vazgeçemiyoruz da. Tam oldu bu iş derken, hooop bir bakıyoruz evin her yeri çiş gerçekten yoruldum. Yüzüne güldüm, ödüllendirdim, küstüm, kızdım, hiçbiri kar etmedi. Yok , sorunca tek bildiği yok, ama sonra tutamayıp salmayı çok iyi biliyor. Dün 1 saat yalvardım hadi kızım gel gidelim, yapalım, öptüm , kokladım... aldığım cevap yok, yok,yok...Sonra odasına geçti,5 dakika sesi çıkmayınca şüphelendim, heyhat haklıymışım, ne yaptığını bildiğinden salona da gelemiyor, baya söylendim, şimdi de küsüm, of bu çiş mevzusundan çok yoruldum. Bilerek yaptığını düşünüyorum, böyle düşününce acayip de kızasım geliyor, ama artık yüz göz olmamayı düşünüyorum. Ne yaparsa yapsın, artık sürekli kontrol etmekten, ha yaptı ha yapacak demekten gına g...

herkesin bir hikayesi var

Üye olduğum spor kulübünün, anneler için düşünülmüş bir çocuk kulübü var. Bir bayan duruyor ve üç saati geçmeyecek şekilde (çünkü tüm gün bırakıp giden anneler olmuş) spor yaparken çocuğunuzu bırakabiliyorsunuz. Hamileyken sık sık dinlenme odasında - hamilelik unutkanlığı ile dolabımın kapağını açık bırakıp yada orada burada eşyalarımı unutup - uyuyakaldığım için, belki de hamile olduğumdan bana sempati duyup sürekli arkamı toplayan F. zamanla çocuk kulübünde çalışmaya başladı. Karşılıklı birbirimize sempati duyuyoruz. F. varsa kızımı daha bir rahat bırakıyorum nedense. Gel zaman, git zaman kulüpte boş ise sohbet etmeye, kimi zaman dertleşmeye başladık. Minyon ve güzel bakışlı hoş bir kadın bence. Dün akşam anne kız yine spora gittik. Kulüpte F. vardı, rahatça sporumu yapıp kızımı almaya kulübe çıktım. Sadece benim kızım kalmıştı ve bana hemen gitmeye hazır olmadığını söyleyince zorlamadım. Biz de F. ile ufak ufak sohbete başladık. Tüm ilişkilerde bir nokta/eşik var sanki hiç beklemedi...

gençliğe hitabe

Bu sabah kalkar kalkmaz, hani alışkanlıkla bir el üstteki yorganı atarken, yan pozisyonda iki ayak yere değmiştir bile, işte tam o anda bu ülkede daha satılacak ne kaldı acaba diye düşündüm, bilinç altım tüm gece nelerle meşgul olduysa artık, sabah ki ilk düşüncem bu oldu. İş yerine gelip bir fincan kahve içtikten haberlere biraz göz gezdirip yine karamsarlığa düştükten - GDO, GRİP AŞISI, ve nicesi...- sonra Atamızın gençliğe hitabesi geldi aklıma: Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahi...

ağlamak

Ben çok sinirlenince, hırsından ağlayanlardanım, dudaklarım titrer kavga bile edemem hırsımdan. Ama üzülünce, çok üzülünce gözüm akıyor adeta, çok başka oluyor, durmuyor hem sadece gözüm de değil, burnum da akıyor. Biraz önce -blog arkadaşım diyeyim başka bir tarif bulamadım- blog arkadaşlarımdan birinin hem de dünyalar tatlısı bir oğlu olan bir annenin eşi ile son noktaya geldiğini okudum, işte o andan beri hem gözüm akıyor hem burnum. Kötü oldum çok kötü, hayırlısı olsun demekten bir daha denemelerini ummaktan başka hiçbir şey gelmiyor elden.