Kayıtlar

2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İŞ HAYATINDA YÜKSEK TOPUKLAR , ALÇAK RUHLAR

Kadınların iş hayatına girmesi ile , iş yerlerinde yükselen tık tık seslerinde büyük artışlar oldu, son 20 yılda. Sekreter olarak girdiğimiz firmalarda artık orta düzey yöneticiler olarak –hatta kimi zaman üst düzey yöneticiler olarak -çalışabiliyoruz. Kadınlar , erkeklerle olan ilişkilerinde ne kadar yumuşak, yeri gelince alttan alabilen olabiliyorlarsa da iş hayatında çoğu zaman dobralıklarından dolayı bir yerlere gelemiyorlar. Tabi dişiliklerini kullanarak , iş hayatını idame ettiren hemcinslerimiz de yok değil. Ortalama bir kadın çalışan profilini ele alacak olursak ; kadın görevi ne ise onu en iyi şekilde yapmak ister, işinin takibini düzenli yapar, onu ayrıca takip etmeye gerek kalmaz. Öyle sürekli ağlayarak zam istemez , işini iyi yapınca bunun yöneticiler tarafından görülüp, takdir edileceğini ve gerekli zammın yapılacağını düşünür (çok bekler). Çalıştığı yere, bak ben gidiyorum haaaaaaa vari tehditler yapmaz, yapamaz. Ağır konuşmaya başladı mı , zaten kendi içinde ipleri kopa...
İyiyim… Artık daha iyiyim. Kendime daha berrak, daha aydınlık bakabiliyorum. Kafamı karıştıran, beni melankoliye sürükleyen ruh hallerim bir son buldu. Hep korkudanmış yaşadıklarım. Hani insan bir şeyleri dört dörtlük yapmak ister de ya başaramazsam diye korkar ya. Bebeğimin hak ettiği kadar iyi bir anne olamamaktan korktum önce, sonra onu iyi yetiştirememekten. Öyle masum , öyle her şeyden bihaber ve öylesine fidan gibi duruyorlar ki, kırıvermekten korkuyor insan ilk zamanların acemiliği ile. Ben bu kadar çelişkilerle boğuşurken, minik kızım öğretti; hatalar olabileceğini, tek beklediğinin koşulsuz sevgi olduğunu, hislerime güvenmem gerektiğini, bu işi birlikte kıvırabileceğimizi… Canım kızımın , birinci yaşını kutlamaya sekiz günümüz kaldı. Hamilelikte dokuz ay ne kadar uzun gelmişti; ona kavuşmanın heyecanı, ne yapacağım korkuları ve onu merakla. Oysa doğduktan sonra ne zaman bir sene oldu , aklım almıyor. Bana ellerini uzatarak anni deyişi , babası gecikince babbaaaa diye soran gö...

Anne olmak konusunda kafam karışık …

Dün kızımız tam 9 ayını bitirdi. Evet tam 9 aydır bizimle. Minik elleri , kocaman gözleri, üzüldüğünde büzdüğü dudağıyla (babası bu dudak büzüşün annesinden geldiğini söylüyor),… her şeyi ile bana güzel gelen tosmini kızım. Her şeyi ile sağlıklı doğan ve sağlıklı büyümeye devam eden bir bebek, bunun için aklıma geldikçe dualar ediyorum. Ama bir köşeye sıkışmışlık duygusu var içimde çoğu günler kendini daha derinden hissettiren. Yoksa ben anne olmaya uygun biri değil miyim sorusu geliyor aklıma sık sık. Ya da henüz mü hazır değildim, erken mi davrandım. Oysa takvim yaşına bakacak olursak aslında çoktan hazır olmam gerekiyor… Bebeğin büyümesini beklemek için ertelenen geziler, çıkalım deyince yapılması gereken hazırlıklar,ha deyince çıkamamalar, bugün yoruldum şöyle yemekten sonra hemen yatayım cümlelerine vedalar… alt alta toplanınca bazen çok ağır bir yükmüş gibi geliyor. Bu duyguları bırakın dile getirmeyi, düşündüğümde bile içime çöreklenen vicdan azabından ise bahsetmek bile istemiy...

Hırçın Deniz

Seninle, birbirimizi bulduğumuz için, şükrettiğimiz günleri unutmuş gibiyiz...?