Kadınların iş hayatına girmesi ile , iş yerlerinde yükselen tık tık seslerinde büyük artışlar oldu, son 20 yılda. Sekreter olarak girdiğimiz firmalarda artık orta düzey yöneticiler olarak –hatta kimi zaman üst düzey yöneticiler olarak -çalışabiliyoruz.
Kadınlar , erkeklerle olan ilişkilerinde ne kadar yumuşak, yeri gelince alttan alabilen olabiliyorlarsa da iş hayatında çoğu zaman dobralıklarından dolayı bir yerlere gelemiyorlar. Tabi dişiliklerini kullanarak , iş hayatını idame ettiren hemcinslerimiz de yok değil.
Ortalama bir kadın çalışan profilini ele alacak olursak ; kadın görevi ne ise onu en iyi şekilde yapmak ister, işinin takibini düzenli yapar, onu ayrıca takip etmeye gerek kalmaz. Öyle sürekli ağlayarak zam istemez , işini iyi yapınca bunun yöneticiler tarafından görülüp, takdir edileceğini ve gerekli zammın yapılacağını düşünür (çok bekler). Çalıştığı yere, bak ben gidiyorum haaaaaaa vari tehditler yapmaz, yapamaz. Ağır konuşmaya başladı mı , zaten kendi içinde ipleri koparmıştır hatta istifası hazır çekmecesinde beklemektedir. Ayrılmaya karar verince işyerini yüzüstü bırakmayı da gönlü el vermez, birinin bulunmasını bekler ve onu elinden geldiğince yetiştirir. Benden sonrası tufan diyemez. Yani kısaca iş hayatının kurallarına göre oynamakta zorlanır, bu yüzden genelde küçük rolleri kabullenir. Ama iş hayatının kurallarına göre oynamayı bilen kadınlar da yok değildir. Onlarda iş yaparken kadın naifliğinin çizgilerini yakalamakta zorlanırsınız, çünkü iş yaparken başarının erkekleşmekten geçtiğini kavramışlardır ve bu kıran kırana mücadelede pes etmeye hiç niyetleri yoktur. Zira başarının tadını almışlardır bir kere.
Erkekler , yüzyıllardır egolarını tatmin etmekte oldukları bu er meydanını bizimle paylaşmaktan ne kadar hoşnutturlar, orası muamma. Ancak kendilerine bile itiraf etmeseler de korktukları aşikar. Hiç, bir erkeğin kadın yöneticisinden memnun olduğunu duydunuz mu ? Ya da yöneticisinin ne kadar başarılı işlere imza attığından bahsedenini ? Bir erkek yönetici hata yaptı mı, insandır işte hata yapar. Ama bu hatayı bir kadın yönetici yaptı mı ? Amaaan ne olacak işte , kadındır. Her attıkları adım da mutlaka bir hesap vardır. Yüze gülüp arkadan dolanmayı severler. Tavşana kaç, tazıya tut demeyi bilirler. Hele bilip de bilmiyormuş gibi yapmakta üstlerine yoktur. Duygular mı , işe karışmamalıdır, para kazanıyorlardır ve her şey mübahdır.
Bilirsiniz işte iş hayatının entrika, iki yüzlülük, hakkınızın verilmediği bir yer olduğunu ama bir kere çalışmanın, kafa yormanın, kendini faydalı hissetmenin tadına varıldı mı , evde yavrunuz olsa da vazgeçemezsiniz. O kadar eğitim almışsınızdır , elvermez içiniz o emeklerin boşa gitmesine. Hiçbir işe yaramadığınız hissine kapılırsınız , mutsuz olursunuz.
Üretken olmak istersiniz, en çok da bir rol kapmak istersiniz şu hayatta bir anne ve eş olmaktan başka .
Kadınlar , erkeklerle olan ilişkilerinde ne kadar yumuşak, yeri gelince alttan alabilen olabiliyorlarsa da iş hayatında çoğu zaman dobralıklarından dolayı bir yerlere gelemiyorlar. Tabi dişiliklerini kullanarak , iş hayatını idame ettiren hemcinslerimiz de yok değil.
Ortalama bir kadın çalışan profilini ele alacak olursak ; kadın görevi ne ise onu en iyi şekilde yapmak ister, işinin takibini düzenli yapar, onu ayrıca takip etmeye gerek kalmaz. Öyle sürekli ağlayarak zam istemez , işini iyi yapınca bunun yöneticiler tarafından görülüp, takdir edileceğini ve gerekli zammın yapılacağını düşünür (çok bekler). Çalıştığı yere, bak ben gidiyorum haaaaaaa vari tehditler yapmaz, yapamaz. Ağır konuşmaya başladı mı , zaten kendi içinde ipleri koparmıştır hatta istifası hazır çekmecesinde beklemektedir. Ayrılmaya karar verince işyerini yüzüstü bırakmayı da gönlü el vermez, birinin bulunmasını bekler ve onu elinden geldiğince yetiştirir. Benden sonrası tufan diyemez. Yani kısaca iş hayatının kurallarına göre oynamakta zorlanır, bu yüzden genelde küçük rolleri kabullenir. Ama iş hayatının kurallarına göre oynamayı bilen kadınlar da yok değildir. Onlarda iş yaparken kadın naifliğinin çizgilerini yakalamakta zorlanırsınız, çünkü iş yaparken başarının erkekleşmekten geçtiğini kavramışlardır ve bu kıran kırana mücadelede pes etmeye hiç niyetleri yoktur. Zira başarının tadını almışlardır bir kere.
Erkekler , yüzyıllardır egolarını tatmin etmekte oldukları bu er meydanını bizimle paylaşmaktan ne kadar hoşnutturlar, orası muamma. Ancak kendilerine bile itiraf etmeseler de korktukları aşikar. Hiç, bir erkeğin kadın yöneticisinden memnun olduğunu duydunuz mu ? Ya da yöneticisinin ne kadar başarılı işlere imza attığından bahsedenini ? Bir erkek yönetici hata yaptı mı, insandır işte hata yapar. Ama bu hatayı bir kadın yönetici yaptı mı ? Amaaan ne olacak işte , kadındır. Her attıkları adım da mutlaka bir hesap vardır. Yüze gülüp arkadan dolanmayı severler. Tavşana kaç, tazıya tut demeyi bilirler. Hele bilip de bilmiyormuş gibi yapmakta üstlerine yoktur. Duygular mı , işe karışmamalıdır, para kazanıyorlardır ve her şey mübahdır.
Bilirsiniz işte iş hayatının entrika, iki yüzlülük, hakkınızın verilmediği bir yer olduğunu ama bir kere çalışmanın, kafa yormanın, kendini faydalı hissetmenin tadına varıldı mı , evde yavrunuz olsa da vazgeçemezsiniz. O kadar eğitim almışsınızdır , elvermez içiniz o emeklerin boşa gitmesine. Hiçbir işe yaramadığınız hissine kapılırsınız , mutsuz olursunuz.
Üretken olmak istersiniz, en çok da bir rol kapmak istersiniz şu hayatta bir anne ve eş olmaktan başka .
ahh ahh bazen bende aptal sarısınlar gibi olup sacımı bir oyana bi bu yana savurup mini etekleri giyip kırıta kırıta yürümek istiyorum... ammavelakin elden ne gelir. oyle olamıyorum. o zaman ne demis üstad :
YanıtlaSildunyada akla deger veren yok madem,
aklı az olanın parası cok madem,
getir şu şarabı, alın aklımızı,
belki böyle begenir bizi elalem...
valla doğru söze ne denir primera ?
YanıtlaSilo zaman içelim güzelleşelim...