Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İnsan insana nasıl kıyar ?

Şeker tadında bir bayram tatili geçirmek için her şey hazırdı, deniz, güneş, bol uyku, lezzetli yiyecekler. Öyle şehir turlarına falan da katılmak istemiyordum, çünkü doya doya dinlenmek istiyordum yada sebep olarak bunu kendime söylüyordum, çünkü ilk günkü tur katliam köyüne idi. Kitaplardan, televizyondan bilmekle aynı şey değil gidip onca şeyin yaşandığı bir mekana gitmek, geçmişe tanık olmak. Göreceklerime, hissedeceklerime dayanacak gücü bulamadım kendimde ve kaçtım. Son güne geldiğimizde otel çıkışımız ve uçak saati ile arada çok zaman olduğundan Lefkoşa (Türkiye den gelenlerin çoğu Lefkoşe diyormuş bu yanlış diye düzeltiliyor) – Girne şehir turuna katılalım dedik. Sıradan bir şehir turu zannederken Lefkoşa da ilk durağımızın Barbarlık Evi olduğunu yolda öğrenince içim huzursuzlandı, yine kaçabilirdim eve girmeyerek yada yüzleşmeyi seçebilirdim. Bu ev Tabip Binbaşı Nihat İlhan’ın ve ailesinin kirada ev sahipleri ile birlikte yaşadığı evmiş. 1963 yılında binbaşı görevdeyken eve bi...

Dila’ yı duydunuz mu?

Annesinin ellerinden sel sularına kapılıp giden 1.5 yaşındaki masum meleği duydunuz mu? Hala bulunamadı. Annesi komada yavrum ellerimden kayıp gitti diye sayıklarken, daha 5 yaşında olan Azra ablası kardeşimi kurtarabilirdim diye ağlıyormuş. Koca koca adamlar sorumluluklarını yerine getirmedikleri ve çıkarlarından başka bir şey düşünmedikleri için, masum meleğin tüm sorumluluğunu 5 yaşındaki abla o minicik yüreğinde ve omuzlarında taşıyor ve ömür boyu da taşıyacak, hem de hiçbir sorumluluğu yokken. Birileri acaba diye merak ediyorum, bu sel sularına kapılıp giden canların hesabını verecek mi ? Öyle eline mavi dosya alıp, ayağına sarı çizmeleri çekip geçmiş olsun demekle olmuyor bu işler, bu nasıl bir yüzsüzlüktür ya hiç mi utanmanız yok sizin, iktidarından muhalefetine ne yaptınız bugüne kadar? En basit doğa kanunudur, kime sorsan bilir ‘ su kendinden alınanı bir gün mutlaka geri alır’. Bunu bile bile denizleri, dereleri doldurup doldurup iskana açmadınız mı? Oy oy diye gözünüz dönerke...

ruhum eğitilmeli benim

Daha çoooook görüp geçirmeliyim, daha çok badireler atlatmalıyım ben. Anladım çok toyum daha, daha hala küçük şeylerde gözüm. Yukardan sürekli işaret te geliyor, ama olmuyor işte anlamak istemeyince olmuyor. İnsan neye titizlenir, neyi çok isterse, evren diyor ki bak yavrucuğum küçük şeyler bunlar, bunlarla oyalanma, biz sizleri böyle küçük şeylerle oyalanmanız için göndermedik , hayatın özünde keşfedilecek nice şeyler var iken bu maddi şeyler ile vakit geçirmek niye ? Şöyle herşeyi oluruna bırakabilsek, belki kafamızda bu kadar evirip çevirmesek, herşey daha kolay olacak, su akıp kendi yolunu buluverecek ama yok bizler olduk ya; herşey istediğimiz gibi olmalı, didiklemeliyiz, planlamalıyız, sonucunu önceden öngörebilmeliyiz... Oldu canım diyor evren, ders üstüne ders veriyor, burnumu defalarca sürtüyor yok efendim ben hala burnumun dikine gidiyorum, hayır konuşmaya gelince aklı başında insan gibi davranmayı da beceriyorum ama kendine söz geçirme konusunda niye başarılı olamıyorum, şu ...