Ana içeriğe atla

ruhum eğitilmeli benim

Daha çoooook görüp geçirmeliyim, daha çok badireler atlatmalıyım ben. Anladım çok toyum daha, daha hala küçük şeylerde gözüm. Yukardan sürekli işaret te geliyor, ama olmuyor işte anlamak istemeyince olmuyor.

İnsan neye titizlenir, neyi çok isterse, evren diyor ki bak yavrucuğum küçük şeyler bunlar, bunlarla oyalanma, biz sizleri böyle küçük şeylerle oyalanmanız için göndermedik , hayatın özünde keşfedilecek nice şeyler var iken bu maddi şeyler ile vakit geçirmek niye ?

Şöyle herşeyi oluruna bırakabilsek, belki kafamızda bu kadar evirip çevirmesek, herşey daha kolay olacak, su akıp kendi yolunu buluverecek ama yok bizler olduk ya; herşey istediğimiz gibi olmalı, didiklemeliyiz, planlamalıyız, sonucunu önceden öngörebilmeliyiz...

Oldu canım diyor evren, ders üstüne ders veriyor, burnumu defalarca sürtüyor yok efendim ben hala burnumun dikine gidiyorum, hayır konuşmaya gelince aklı başında insan gibi davranmayı da beceriyorum ama kendine söz geçirme konusunda niye başarılı olamıyorum, şu hayatta aslında hiç önemi olmayan şeyler neden aklımda daha da büyüyüp koca bir sorun yumağı haline geliyor, bazen uykularımı kaçırıyor.

İş mesela neden benim için bu kadar önemli, neden şu hayatı göreceli biraz daha rahat yaşamak için para kazanmada bir araç olarak göremiyorum? Neden olumsuz birşey geliştimi tüm hayatım kararmış gibi davranıyorum ? Ya gerçekten nedir ki sadece İŞ . Ya evren gerçekten eğit beni, şu iş mevzusuna zerre değer vermek istemiyorum. Böyle elimin kiri gibi olsun; olsun - olmasın, iyi-kötü olsun, az- yüksek maaşlı olsun, düşük-yüksek mevkiili olsun, ama benim umrum olmasın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kızıma Mektup

Bu ayki ödevlerimizden biri (geçen kış olduğu gibi yarım gün, evde sıkılmamak adına evimize yakın bir anaokuluna gidiyor kızım), anne ve babanın kızımızın sevdiğimiz yönlerini anlatacağımız bir mektup yazmak. Bu mektup arkadaşlarına okunacak, kendisi hakkındaki düşüncelerimizi arkadaşlarının yanında duymaktan mutlu olacağı vurgulanmış bu ödevi gönderirken. Anne baba olarak neler hissediyoruz, babasıyla aramızda neler konuşuyoruz onun hakkında, bunları içeren bir mektup yazmaya çalıştım, kızımıza ortak duygularımızı iletmeye çalıştım. Mektubum: Canım Kızımız, 05.06.2007 saat 22.23 te seni ilk kucağımıza aldığımızda bu minik güzeller güzeli kız gerçekten bizim kzımız mı diye sorduk birbirimize. 9 ay süren bir mucizeye şahit olmuştuk ve en büyük mucize de seni kollarımız arasına alabilmekti. O günden bu yana neredeyse 3.5 yıl geçti, bazan seni uyurken izliyoruz ve birbirimize tekrarlıyoruz şurada uyuyan melek bizim kızımız diye. Hergün şükrediyoruz sen bizimlesin, sağlıklısın ve m...

Aforizmalar- aphorisms- aphorismen

Son dönemde aklımdan geçen kısa kısa cümleler; Bilinç düzeyi olarak, kendini gelişime kapatıp yaşamaya devam etmek (buna da ne kadar yaşamak denir ise); Hindistan'da ki kast sisteminin en alt seviyesinde (bilinç olarak) yaşama gibi olmaz mı? Bir olmamışlık hissi ile kıvranıp durmak... Kızımın aldığı kararların hatalı olduğunu görüyorum, bu yanlış diyorum ama vazgeçiremiyorum. Umarım çocuğumun hayatını, kendi eliyle yaşanması zor hale getirdiğini izlemek zorunda kalan ebeveynlerden biri olmam. Ne kadar sevseniz de, anneliği bile çocuğunuzun size çizdiği sınıra kadar yapabiliyorsunuz (büyüdüklerinde)... İnsanların birbiri ile bir sebepten ötürü tanıştığını düşünüyorum. Bu yüzden eğer elimize küçük te olsa bir fırsat geçtiğinde, yardımcı olmayı esirgemeyelim. Tabi sonrasında bunu unutmak koşulu ile, beklentiler bizi zehirlemesin diye ... Egomuz bizden eylem ister ve bu yorucudur. Ama hayat eylemsiz olmanızı da istemez, eylemsizliğinizi de yorar. Madem her türlü yorulacağ...

Annelik üzerine - about to be mother - im Begriff zu sein Mutter

Dün anneler günü olunca ve sabahtan biraz da kendimle kalınca, annelik üzerine düşündüm biraz... Ben kızımızı büyütürken yapılacaklar konusunda çok ısrar eden bir anne olmadım; bir şey yemek istemiyorsa başka bir şey önerdim, giymek istemediği şeyi zorla giydirmedim (bazen hiç olmayacak yerlere, hiç olmayacak kıyafetler ile gitmek isterdi , izin vermediğim oldu), o an yemek istemez ise sonra yersin dedim, gündüz uykusunu bırakmak istediğinde zorla uyutmadım ancak akşam uyku saati konusunda disiplinli olmaya çalıştım vb. Eşim, özellikle benim yemek konusunda ısrarcı olmamamı hep eleştirdi ve yemek konusunda (aslında her konuda) ısrarcı bir anne (bu benim annemin tam tersi bir annelik) ile büyüdüğü için; yemek yediren anneyi , şefkatli anne olarak kodladığından; bana zaman zaman şefkatli bir anne olmadığımı ima etti. Şaka ile karışık lakabımı Norveçli mürebbiye yaptı. Benim görüşüme göre ise bir çocuk annesi tarafından sevildiğini biliyor ise, yemekte ısrar etmiş, etmemiş; onu öyle y...