Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

hayat hiç adil değil

Bu sabah iş başı yapıp, çaylarımızı ve kahvaltılıklarımızı masamıza koyduktan sonra ofis sohbetine başladık hafiften. Ordan buradan konuşurken ne oldu da o konuya geldik anlamadan, karşı masamdaki yeni mesai arkadaşımızın annesini daha 10 yaşındayken ani bir kalp krizi ile kaybettiğini öğreni verdik, sonra çaprazımda oturan daha 25 yaşındaki mesai arkadaşımın da babasını 3 yıl önce yurtdışından kaptığı sıtma virüsü yüzünden kaybettiğini. Ağlamamak için zor tuttum kendimi, sadece hayat hiç adil değil diyebildim, kahvaltım boğazıma dizildi. Şimdi ne zaman başımı kaldırıp karşıya baksam, 10 yaşında aniden annesini kaybediveren çocuğu görüyorum ve içim burkuluyor, ağlamak istiyorum bağıra bağıra. Kendi kızımı düşünüyorum içim parçalanıyor, dilimize peleseng olan Allah analı babalı büyütsün lafı geliveriyor aklıma, ne güzel bir temenni. Allah tüm yavrucakları annelerine-babalarına, anne-babalarını da yavrucuklara bağışlasın. Sonra çapraza kayıyor gözlerim, nişanlısı ile ev bakan, babasının...

bugünün düşündürdükleri...

Bugün bir arkadaşımla konuştum telefonda, bayadır görüşemiyorduk. Öylesine hal hatır sormak, sesini duymak için aramıştım. Meğer baya büyük sorunlarla uğraşıyormuş. Ondan dedi biraz kabuğumuza çekildik. Biraz bahsetti ve sesi titredi. Telefonu kapatınca, elimden birşey gelememesinin ağırlığı ezdi içimi. Nasıl paylaşmalıydı bu acıyı ya da ne yapmalıydı? Ailemizin iyi/kötü gününde hep yanında olan bu aileye nasıl destek olmalı nasıl yarenlik etmeliydi ? Sonra ben olsam bana nasıl davranılmasını isterdim diye düşündüm ? Arkadaşlarım, dostalarım bana nasıl davransın isterdim ? Dostluk, arkadaşlık,.... Tüy gibi hafif olmalı insanı saran sarmalayan, hani serin günlerde insanın ürpertisini alan, şen kahkahalarda sizinle çınlayan, gerektiği yerde konuşan, gerektiği yerde susan, her zaman varlığından emin olunan, hep orada olan. İnsanın sevincini paylaşması daha bir kolay, zor oluyor sıkıntıları, üzüntüleri paylaşmak, paylaşmak azaltır dense de insan bazen kabuğuna çekilerek yalnız yaşamak is...

Eski bir deneme

Derin bir nefes aldı, deri koltuğa uzanırken. Bütün psikolog muayenehaneleri böyle herhalde diye düşündü. İlk defa geldiği halde hiç yabancılık çekmemişti. Seyrettiği filmlerde gördüğü muayenehanelere benziyordu. Bazı mutsuz zamanlarında yaptığı gibi başı önde yürürken galiba bir sinir krizinin eşiğindeyim acaba benim de bir gün psikologa gitmem gerekecek mi diye düşündüğünü anımsadı. Evet sonunda hayat onu da bu sınıra getirmişti ve ne kadar da yenik hissediyordu. Başa çıkamamıştı işte, içindeki ümitsizliği, kini, nefreti, aşkı, insana dair her şeyi tek başın taşıyamamış ve hiç tanımadığı birine anlatmaya, içindeki kalelerin anahtarlarını bir bir bu yabancıya teslim etmeye gelmişti; açsın, baksın, anlasın ve mümkünse ona da anlatsın diye. En yakın dostlarıyla bile paylaşamadıklarını, annesine, kız kardeşine söyleyemediklerini bu adama anlatmaya gelmişti. Neden geldim ben buraya şimdi diye düşündü, içindeki ağırlıkları anlatarak rahatlamak için mi yoksa karmakarışık gelen bu hayatı bi...