Ana içeriğe atla

Eski bir deneme

Derin bir nefes aldı, deri koltuğa uzanırken. Bütün psikolog muayenehaneleri böyle herhalde diye düşündü. İlk defa geldiği halde hiç yabancılık çekmemişti. Seyrettiği filmlerde gördüğü muayenehanelere benziyordu. Bazı mutsuz zamanlarında yaptığı gibi başı önde yürürken galiba bir sinir krizinin eşiğindeyim acaba benim de bir gün psikologa gitmem gerekecek mi diye düşündüğünü anımsadı. Evet sonunda hayat onu da bu sınıra getirmişti ve ne kadar da yenik hissediyordu.

Başa çıkamamıştı işte, içindeki ümitsizliği, kini, nefreti, aşkı, insana dair her şeyi tek başın taşıyamamış ve hiç tanımadığı birine anlatmaya, içindeki kalelerin anahtarlarını bir bir bu yabancıya teslim etmeye gelmişti; açsın, baksın, anlasın ve mümkünse ona da anlatsın diye.

En yakın dostlarıyla bile paylaşamadıklarını, annesine, kız kardeşine söyleyemediklerini bu adama anlatmaya gelmişti. Neden geldim ben buraya şimdi diye düşündü, içindeki ağırlıkları anlatarak rahatlamak için mi yoksa karmakarışık gelen bu hayatı bir yabancının yardımı ile çözebilmek için mi ? Kalkıp gitmek için geç kaldım dedi ve omuzları düştü. Kaçacak gücü bile bulamadı kendinde. Bu kadar erken yorulacağını hiç tahmin etmiyordu. Öyle ya nede güçlüydü oysa ki, tuttuğunu koparırdı. Öyle değildi işte, kazanmaya, başarmaya çalıştığı şeylerin peşinden koşarken nice şeyler kaybettiğini düşündü.

Neydi onu bu noktaya getiren. Yaşanan aşklar mı, yoksa büyük hayallerle mezun olup bir türlü aradığı işi bulamamak mıydı ? Başkaları da onun gibi düşünüyor muydu acaba , aslında ne kadar yalnız olduğumuzu ? Günlük telaşların içinde onun da çoğu zaman aklına hiç gelmiyordu. Ama işte tam o tatlı uykunun kollarına bırakacağı an düşüveriyordu içine ve çok yalnız hissediyordu … 24.11.2000

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kızıma Mektup

Bu ayki ödevlerimizden biri (geçen kış olduğu gibi yarım gün, evde sıkılmamak adına evimize yakın bir anaokuluna gidiyor kızım), anne ve babanın kızımızın sevdiğimiz yönlerini anlatacağımız bir mektup yazmak. Bu mektup arkadaşlarına okunacak, kendisi hakkındaki düşüncelerimizi arkadaşlarının yanında duymaktan mutlu olacağı vurgulanmış bu ödevi gönderirken. Anne baba olarak neler hissediyoruz, babasıyla aramızda neler konuşuyoruz onun hakkında, bunları içeren bir mektup yazmaya çalıştım, kızımıza ortak duygularımızı iletmeye çalıştım. Mektubum: Canım Kızımız, 05.06.2007 saat 22.23 te seni ilk kucağımıza aldığımızda bu minik güzeller güzeli kız gerçekten bizim kzımız mı diye sorduk birbirimize. 9 ay süren bir mucizeye şahit olmuştuk ve en büyük mucize de seni kollarımız arasına alabilmekti. O günden bu yana neredeyse 3.5 yıl geçti, bazan seni uyurken izliyoruz ve birbirimize tekrarlıyoruz şurada uyuyan melek bizim kızımız diye. Hergün şükrediyoruz sen bizimlesin, sağlıklısın ve m...

Aforizmalar- aphorisms- aphorismen

Son dönemde aklımdan geçen kısa kısa cümleler; Bilinç düzeyi olarak, kendini gelişime kapatıp yaşamaya devam etmek (buna da ne kadar yaşamak denir ise); Hindistan'da ki kast sisteminin en alt seviyesinde (bilinç olarak) yaşama gibi olmaz mı? Bir olmamışlık hissi ile kıvranıp durmak... Kızımın aldığı kararların hatalı olduğunu görüyorum, bu yanlış diyorum ama vazgeçiremiyorum. Umarım çocuğumun hayatını, kendi eliyle yaşanması zor hale getirdiğini izlemek zorunda kalan ebeveynlerden biri olmam. Ne kadar sevseniz de, anneliği bile çocuğunuzun size çizdiği sınıra kadar yapabiliyorsunuz (büyüdüklerinde)... İnsanların birbiri ile bir sebepten ötürü tanıştığını düşünüyorum. Bu yüzden eğer elimize küçük te olsa bir fırsat geçtiğinde, yardımcı olmayı esirgemeyelim. Tabi sonrasında bunu unutmak koşulu ile, beklentiler bizi zehirlemesin diye ... Egomuz bizden eylem ister ve bu yorucudur. Ama hayat eylemsiz olmanızı da istemez, eylemsizliğinizi de yorar. Madem her türlü yorulacağ...

Annelik üzerine - about to be mother - im Begriff zu sein Mutter

Dün anneler günü olunca ve sabahtan biraz da kendimle kalınca, annelik üzerine düşündüm biraz... Ben kızımızı büyütürken yapılacaklar konusunda çok ısrar eden bir anne olmadım; bir şey yemek istemiyorsa başka bir şey önerdim, giymek istemediği şeyi zorla giydirmedim (bazen hiç olmayacak yerlere, hiç olmayacak kıyafetler ile gitmek isterdi , izin vermediğim oldu), o an yemek istemez ise sonra yersin dedim, gündüz uykusunu bırakmak istediğinde zorla uyutmadım ancak akşam uyku saati konusunda disiplinli olmaya çalıştım vb. Eşim, özellikle benim yemek konusunda ısrarcı olmamamı hep eleştirdi ve yemek konusunda (aslında her konuda) ısrarcı bir anne (bu benim annemin tam tersi bir annelik) ile büyüdüğü için; yemek yediren anneyi , şefkatli anne olarak kodladığından; bana zaman zaman şefkatli bir anne olmadığımı ima etti. Şaka ile karışık lakabımı Norveçli mürebbiye yaptı. Benim görüşüme göre ise bir çocuk annesi tarafından sevildiğini biliyor ise, yemekte ısrar etmiş, etmemiş; onu öyle y...