Ana içeriğe atla

bugünün düşündürdükleri...

Bugün bir arkadaşımla konuştum telefonda, bayadır görüşemiyorduk. Öylesine hal hatır sormak, sesini duymak için aramıştım. Meğer baya büyük sorunlarla uğraşıyormuş. Ondan dedi biraz kabuğumuza çekildik. Biraz bahsetti ve sesi titredi.

Telefonu kapatınca, elimden birşey gelememesinin ağırlığı ezdi içimi. Nasıl paylaşmalıydı bu acıyı ya da ne yapmalıydı? Ailemizin iyi/kötü gününde hep yanında olan bu aileye nasıl destek olmalı nasıl yarenlik etmeliydi ?

Sonra ben olsam bana nasıl davranılmasını isterdim diye düşündüm ? Arkadaşlarım, dostalarım bana nasıl davransın isterdim ?

Dostluk, arkadaşlık,....

Tüy gibi hafif olmalı insanı saran sarmalayan, hani serin günlerde insanın ürpertisini alan, şen kahkahalarda sizinle çınlayan, gerektiği yerde konuşan, gerektiği yerde susan, her zaman varlığından emin olunan, hep orada olan.

İnsanın sevincini paylaşması daha bir kolay, zor oluyor sıkıntıları, üzüntüleri paylaşmak, paylaşmak azaltır dense de insan bazen kabuğuna çekilerek yalnız yaşamak istiyor tüm acısını, en yakınına bile anlatası gelmiyor çoğu zaman yaşanan acının yoğunluğundan.

İşte böyle zamanlarda bir de dostluğun ağırlığı olmamalı insanın omuzunda, bir de dert anlatmaya çalışmamalı neden kabuğuna çekildiğini. Zamanı gelince, acıyı kabullenip birine anlatılabilir hale gelince zaten ilk geleceği kapı dostun değil midir?

Bazen acılar o kadar yoğun oluyor ki bunu dile dökmek o acıyı deşmekten başka bir işe yaramıyor, biraz zaman geçmesi biraz soğuması gerekiyor içteki yangınların.

Dostluk biraz da sabır işi değil midir ? Zamandan bağımsız, belki biraz aşk gibi, birden gelişen, birlikteyken yatağını bulmaktan zorlanmayan su gibi akan. Bazen dallara ayrılsa da en nihayetinde aynı denizde kavuşan.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kızıma Mektup

Bu ayki ödevlerimizden biri (geçen kış olduğu gibi yarım gün, evde sıkılmamak adına evimize yakın bir anaokuluna gidiyor kızım), anne ve babanın kızımızın sevdiğimiz yönlerini anlatacağımız bir mektup yazmak. Bu mektup arkadaşlarına okunacak, kendisi hakkındaki düşüncelerimizi arkadaşlarının yanında duymaktan mutlu olacağı vurgulanmış bu ödevi gönderirken. Anne baba olarak neler hissediyoruz, babasıyla aramızda neler konuşuyoruz onun hakkında, bunları içeren bir mektup yazmaya çalıştım, kızımıza ortak duygularımızı iletmeye çalıştım. Mektubum: Canım Kızımız, 05.06.2007 saat 22.23 te seni ilk kucağımıza aldığımızda bu minik güzeller güzeli kız gerçekten bizim kzımız mı diye sorduk birbirimize. 9 ay süren bir mucizeye şahit olmuştuk ve en büyük mucize de seni kollarımız arasına alabilmekti. O günden bu yana neredeyse 3.5 yıl geçti, bazan seni uyurken izliyoruz ve birbirimize tekrarlıyoruz şurada uyuyan melek bizim kızımız diye. Hergün şükrediyoruz sen bizimlesin, sağlıklısın ve m...

Aforizmalar- aphorisms- aphorismen

Son dönemde aklımdan geçen kısa kısa cümleler; Bilinç düzeyi olarak, kendini gelişime kapatıp yaşamaya devam etmek (buna da ne kadar yaşamak denir ise); Hindistan'da ki kast sisteminin en alt seviyesinde (bilinç olarak) yaşama gibi olmaz mı? Bir olmamışlık hissi ile kıvranıp durmak... Kızımın aldığı kararların hatalı olduğunu görüyorum, bu yanlış diyorum ama vazgeçiremiyorum. Umarım çocuğumun hayatını, kendi eliyle yaşanması zor hale getirdiğini izlemek zorunda kalan ebeveynlerden biri olmam. Ne kadar sevseniz de, anneliği bile çocuğunuzun size çizdiği sınıra kadar yapabiliyorsunuz (büyüdüklerinde)... İnsanların birbiri ile bir sebepten ötürü tanıştığını düşünüyorum. Bu yüzden eğer elimize küçük te olsa bir fırsat geçtiğinde, yardımcı olmayı esirgemeyelim. Tabi sonrasında bunu unutmak koşulu ile, beklentiler bizi zehirlemesin diye ... Egomuz bizden eylem ister ve bu yorucudur. Ama hayat eylemsiz olmanızı da istemez, eylemsizliğinizi de yorar. Madem her türlü yorulacağ...

Annelik üzerine - about to be mother - im Begriff zu sein Mutter

Dün anneler günü olunca ve sabahtan biraz da kendimle kalınca, annelik üzerine düşündüm biraz... Ben kızımızı büyütürken yapılacaklar konusunda çok ısrar eden bir anne olmadım; bir şey yemek istemiyorsa başka bir şey önerdim, giymek istemediği şeyi zorla giydirmedim (bazen hiç olmayacak yerlere, hiç olmayacak kıyafetler ile gitmek isterdi , izin vermediğim oldu), o an yemek istemez ise sonra yersin dedim, gündüz uykusunu bırakmak istediğinde zorla uyutmadım ancak akşam uyku saati konusunda disiplinli olmaya çalıştım vb. Eşim, özellikle benim yemek konusunda ısrarcı olmamamı hep eleştirdi ve yemek konusunda (aslında her konuda) ısrarcı bir anne (bu benim annemin tam tersi bir annelik) ile büyüdüğü için; yemek yediren anneyi , şefkatli anne olarak kodladığından; bana zaman zaman şefkatli bir anne olmadığımı ima etti. Şaka ile karışık lakabımı Norveçli mürebbiye yaptı. Benim görüşüme göre ise bir çocuk annesi tarafından sevildiğini biliyor ise, yemekte ısrar etmiş, etmemiş; onu öyle y...