Ana içeriğe atla

Endişe

Kocam dedi ki geçenler de endişeli görünüyorsun, ne zaman baksam bir şeyler düşünüyorsun ve kaşların çatık. Mutlu olduğumu düşünüyorum aslında ya da şöyle desem daha doğru olur  huzurlu olduğumu düşünüyorum. Hem mutlu- huzurlu olmak için eksiğimde yok , çok şükür.

Sevdiğim bir insanla hayatı paylaşıyorum, bir kızımız var sağlıklı ve sağlıklı gelişimine devam eden, her ikimizin de işi var, kişiliklerimizden ödün vermeden çalışabildiğimiz, evimiz var başımızı sokacak, ailelerimiz bizimle birlikte vb.

Ama endişeliyim evet, bu konuşma üzerinde düşünürken aklıma geldi neden böyle olabileceği ile ilgili. Bilinçli hayat 3 evre diyelim; gençlik, orta yaş ve yaşlılık.

Gençlikte (delikanlılıkta) adı üstünde kan damarda deli deli akıyor, geleceğe dair inançları oluyor insanın, hatta bu dünyanın düzenini bile değiştirebileceğine inanıyor, umut barındırıyor içinde.

Orta yaş (benim içinde olduğum diyelim- ya da olduğunu düşündüğüm) , çoluk çocuğa karışıldığı, sorumlulukların arttığı  dönem. Ve yüreğinin bir yerinde artık biliyor insan bu dünyanın lanet olası düzenini değiştiremeyeceğini ve umudun yerini artık endişe alıyor.

Yaşlılık ise (anne- babamı gözlemleyerek söylüyorum), artık iyi- kötü dünyalığını yaptığın, çocuklarının bir düzen tutturduğunu gördüğün, dünyanın düzeninin yıllardır böyle olduğunu kabullenme (tevekkül) ve sağlıklı olduğuna şükretme dönemi gibi.

Dünyanın düzeninin bu olduğunu, insanın insana her türlü kötülüğü yapabileceğini hazmetmem, sindirebilmem gerekiyor bu endişe bulutlarından kurtulabilmem için. Belki de daha az okumaya gayret etmeliyim, ne demişler bilmemek (cehalet) en büyük mutluluk ...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kızıma Mektup

Bu ayki ödevlerimizden biri (geçen kış olduğu gibi yarım gün, evde sıkılmamak adına evimize yakın bir anaokuluna gidiyor kızım), anne ve babanın kızımızın sevdiğimiz yönlerini anlatacağımız bir mektup yazmak. Bu mektup arkadaşlarına okunacak, kendisi hakkındaki düşüncelerimizi arkadaşlarının yanında duymaktan mutlu olacağı vurgulanmış bu ödevi gönderirken. Anne baba olarak neler hissediyoruz, babasıyla aramızda neler konuşuyoruz onun hakkında, bunları içeren bir mektup yazmaya çalıştım, kızımıza ortak duygularımızı iletmeye çalıştım. Mektubum: Canım Kızımız, 05.06.2007 saat 22.23 te seni ilk kucağımıza aldığımızda bu minik güzeller güzeli kız gerçekten bizim kzımız mı diye sorduk birbirimize. 9 ay süren bir mucizeye şahit olmuştuk ve en büyük mucize de seni kollarımız arasına alabilmekti. O günden bu yana neredeyse 3.5 yıl geçti, bazan seni uyurken izliyoruz ve birbirimize tekrarlıyoruz şurada uyuyan melek bizim kızımız diye. Hergün şükrediyoruz sen bizimlesin, sağlıklısın ve m...

Aforizmalar- aphorisms- aphorismen

Son dönemde aklımdan geçen kısa kısa cümleler; Bilinç düzeyi olarak, kendini gelişime kapatıp yaşamaya devam etmek (buna da ne kadar yaşamak denir ise); Hindistan'da ki kast sisteminin en alt seviyesinde (bilinç olarak) yaşama gibi olmaz mı? Bir olmamışlık hissi ile kıvranıp durmak... Kızımın aldığı kararların hatalı olduğunu görüyorum, bu yanlış diyorum ama vazgeçiremiyorum. Umarım çocuğumun hayatını, kendi eliyle yaşanması zor hale getirdiğini izlemek zorunda kalan ebeveynlerden biri olmam. Ne kadar sevseniz de, anneliği bile çocuğunuzun size çizdiği sınıra kadar yapabiliyorsunuz (büyüdüklerinde)... İnsanların birbiri ile bir sebepten ötürü tanıştığını düşünüyorum. Bu yüzden eğer elimize küçük te olsa bir fırsat geçtiğinde, yardımcı olmayı esirgemeyelim. Tabi sonrasında bunu unutmak koşulu ile, beklentiler bizi zehirlemesin diye ... Egomuz bizden eylem ister ve bu yorucudur. Ama hayat eylemsiz olmanızı da istemez, eylemsizliğinizi de yorar. Madem her türlü yorulacağ...

Annelik üzerine - about to be mother - im Begriff zu sein Mutter

Dün anneler günü olunca ve sabahtan biraz da kendimle kalınca, annelik üzerine düşündüm biraz... Ben kızımızı büyütürken yapılacaklar konusunda çok ısrar eden bir anne olmadım; bir şey yemek istemiyorsa başka bir şey önerdim, giymek istemediği şeyi zorla giydirmedim (bazen hiç olmayacak yerlere, hiç olmayacak kıyafetler ile gitmek isterdi , izin vermediğim oldu), o an yemek istemez ise sonra yersin dedim, gündüz uykusunu bırakmak istediğinde zorla uyutmadım ancak akşam uyku saati konusunda disiplinli olmaya çalıştım vb. Eşim, özellikle benim yemek konusunda ısrarcı olmamamı hep eleştirdi ve yemek konusunda (aslında her konuda) ısrarcı bir anne (bu benim annemin tam tersi bir annelik) ile büyüdüğü için; yemek yediren anneyi , şefkatli anne olarak kodladığından; bana zaman zaman şefkatli bir anne olmadığımı ima etti. Şaka ile karışık lakabımı Norveçli mürebbiye yaptı. Benim görüşüme göre ise bir çocuk annesi tarafından sevildiğini biliyor ise, yemekte ısrar etmiş, etmemiş; onu öyle y...