Ana içeriğe atla

Sufilere neden "Nefes ehli" denir? (Alıntıdır Hicran İpekbağlar)

Aşağıda ki yazı çok hoşuma gitti, dönüp tekrar tekrar okumak için bloğuma eklemek istedim.



Nefes kelimesi,” nefs” kökünden gelir. Nefs, can, ruh ve öz kavramları ile açıklanır. Yani nefs, insanın bütün durumları; şuuru, belleği, yargıları, anlık halleri, akılsal çalışmaları, ahlakı, içgüdüleri, duyguları, organizmasını kaplayan bir olgudur. Kısacası, nefs kendimiz olan her şeye işaret eder, bir farkında oluş içerir. Hal böyle olunca nefesinin farkında olmayan kişi tüm bunlardan, yani kendinden bi haber olmuş oluyor.

Sufiler, ” nefs – nefes” ilişkisini şöyle kuruyorlar. Nefsin her bir anına nefes, yani soluk denir. Gerçek bir sufi, her bir nefesinin farkında olup, “An’ın çocuğu” yani şu andan başka bir şey olmadığı, farkındalığını mütemadiyen yaşayan demektir. Bu durumda sufilere “nefes ehli” de denir.

Yani, insanın özünü bilebilmesi, nefsini (kendini) tanıması için arayış çıkış noktası, ”nefesi” tanımak ve farkında olmaktır.

Sufilere göre tüm varlık rahmanın, nefes vermesiyle var olmuştur. Zira nefes alan kişi boğulmamak için nefes verir. Sufiler, varlıklara “Nefesi Rahmani” (Rahmanın Nefesi) demişler ve varlığın tümünü insan nefesine benzetmişlerdir. İnsan ve Rahmanın nefesi arasındaki benzerlik şudur. Hak “ben gizli bir hazine idim, bilinmekliğimi istedim, ey insan sende, hadisi uyarınca ve “ Adem, kuru çamurdan suretlenmiş balçıktan yaratılmıştır.(Hicr-15/27, Rahman 55/4) Sonra, “Ademi düzeltip tamamladı, içine ruhundan üfürdü.” diyerek, kendinde gizli olan, isim ve sıfatları varlık sahasına (dünya alemine) çıkarmayı istemiştir. Hakkın onları gizliden açığa çıkarması, insanın nefes verip, boğulmayı ve sıkıntıyı uzaklaştırmasına benzetilmiştir. Nitekim nefes veren kimse, içinde hapsolan sıcak havayı dışarı çıkardığında rahata kavuşur. Varlıklara, “Rahmanın nefesi” denmesinin nedeni budur.

Sufilerin asırlardır uyguladığı, bu “kendini bilme sanatını” öğrenerek, onların nefes tekniklerini modelleyerek nefesimizi , dolayısıyla nefsimizi (kendimizi) tanıyabiliriz. Gelmiş geçmiş tüm öğretiler de, aynı yolu izleyerek (nefesini tanıyarak), insan kendinde saklı olan bu sırra vakıf olmuştur.

İşe önce doğru nefes almayı öğrenerek başlanır. Zira bebekliğimizde, doğru nefes (diyafram nefes) almayı bilerek doğmamıza rağmen, büyüdükçe endişe, kaygı, korku, öfke gibi olumsuz duyguları öğrenmeye başladığımızda; nefesimizi tutmayı, karnımızdan göğsümüze taşımayı öğrendik. Tüm olumsuz inanç kalıpları, duygular, travmalar, yaşam gücümüzün bulunduğu yer olan, karın bölgemizde birikir. Nefes alıp vererek, bedenimize aldığımız yaşam enerjisinin dairesel devinimini engelleyerek, fiziksel, zihinsel ve ruhsal anlamda tıkanıklıklar meydana getirir. Bu durumda yaşam enerjisi karın bölgemize hiç uğramaz bile. Sığ ve derin olmayan bir nefesle ancak %30 oranında oksijen alarak hayatımızı sürdürmeye çalışırız. Bu da hayat kalitemizin % 30 olduğu anlamına gelir. Yani ”az nefes”, “az hayat”. Hayatımızı dolu dolu tam porsiyon yaşamak varken, neden çeyrek porsiyon bir hayatı tercih edelim?


Doğru nefes ile birleşen sufi nefes meditasyonu ile beden sağlığımız düzelebilir, zihinsel ve duygusal anlamda gelişebilir, ruhsal olarak ise gerçekten sahip olduğumuz kimliğimize dönebiliriz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kızıma Mektup

Bu ayki ödevlerimizden biri (geçen kış olduğu gibi yarım gün, evde sıkılmamak adına evimize yakın bir anaokuluna gidiyor kızım), anne ve babanın kızımızın sevdiğimiz yönlerini anlatacağımız bir mektup yazmak. Bu mektup arkadaşlarına okunacak, kendisi hakkındaki düşüncelerimizi arkadaşlarının yanında duymaktan mutlu olacağı vurgulanmış bu ödevi gönderirken. Anne baba olarak neler hissediyoruz, babasıyla aramızda neler konuşuyoruz onun hakkında, bunları içeren bir mektup yazmaya çalıştım, kızımıza ortak duygularımızı iletmeye çalıştım. Mektubum: Canım Kızımız, 05.06.2007 saat 22.23 te seni ilk kucağımıza aldığımızda bu minik güzeller güzeli kız gerçekten bizim kzımız mı diye sorduk birbirimize. 9 ay süren bir mucizeye şahit olmuştuk ve en büyük mucize de seni kollarımız arasına alabilmekti. O günden bu yana neredeyse 3.5 yıl geçti, bazan seni uyurken izliyoruz ve birbirimize tekrarlıyoruz şurada uyuyan melek bizim kızımız diye. Hergün şükrediyoruz sen bizimlesin, sağlıklısın ve m...

Aforizmalar- aphorisms- aphorismen

Son dönemde aklımdan geçen kısa kısa cümleler; Bilinç düzeyi olarak, kendini gelişime kapatıp yaşamaya devam etmek (buna da ne kadar yaşamak denir ise); Hindistan'da ki kast sisteminin en alt seviyesinde (bilinç olarak) yaşama gibi olmaz mı? Bir olmamışlık hissi ile kıvranıp durmak... Kızımın aldığı kararların hatalı olduğunu görüyorum, bu yanlış diyorum ama vazgeçiremiyorum. Umarım çocuğumun hayatını, kendi eliyle yaşanması zor hale getirdiğini izlemek zorunda kalan ebeveynlerden biri olmam. Ne kadar sevseniz de, anneliği bile çocuğunuzun size çizdiği sınıra kadar yapabiliyorsunuz (büyüdüklerinde)... İnsanların birbiri ile bir sebepten ötürü tanıştığını düşünüyorum. Bu yüzden eğer elimize küçük te olsa bir fırsat geçtiğinde, yardımcı olmayı esirgemeyelim. Tabi sonrasında bunu unutmak koşulu ile, beklentiler bizi zehirlemesin diye ... Egomuz bizden eylem ister ve bu yorucudur. Ama hayat eylemsiz olmanızı da istemez, eylemsizliğinizi de yorar. Madem her türlü yorulacağ...

Annelik üzerine - about to be mother - im Begriff zu sein Mutter

Dün anneler günü olunca ve sabahtan biraz da kendimle kalınca, annelik üzerine düşündüm biraz... Ben kızımızı büyütürken yapılacaklar konusunda çok ısrar eden bir anne olmadım; bir şey yemek istemiyorsa başka bir şey önerdim, giymek istemediği şeyi zorla giydirmedim (bazen hiç olmayacak yerlere, hiç olmayacak kıyafetler ile gitmek isterdi , izin vermediğim oldu), o an yemek istemez ise sonra yersin dedim, gündüz uykusunu bırakmak istediğinde zorla uyutmadım ancak akşam uyku saati konusunda disiplinli olmaya çalıştım vb. Eşim, özellikle benim yemek konusunda ısrarcı olmamamı hep eleştirdi ve yemek konusunda (aslında her konuda) ısrarcı bir anne (bu benim annemin tam tersi bir annelik) ile büyüdüğü için; yemek yediren anneyi , şefkatli anne olarak kodladığından; bana zaman zaman şefkatli bir anne olmadığımı ima etti. Şaka ile karışık lakabımı Norveçli mürebbiye yaptı. Benim görüşüme göre ise bir çocuk annesi tarafından sevildiğini biliyor ise, yemekte ısrar etmiş, etmemiş; onu öyle y...