Ana içeriğe atla

Toplu Taşıma İle İmtihanım

 İlkokulda iken yürüyerek gidip geliyordum, zaten Balıkesir' de her yere, çarşıya bile yürümek mümkün, ortaokul ve lisede okulum biraz şehir dışında olduğu için servis vardı, üniversitede yine çoğunlukla yürüyordum ama gerekirse metro hattını (namı diğer Ankaray) kullanabiliyordum.

Yüksek lisansın bitmesine yakın işe başladım işe de başlayınca babamın yardımı ile ilk arabamı aldım, sonrasında bugüne kadar işe hep ya kendi aracım ile ya da şirket aracı ile gidip geldim.  Şu son iş değişikliğine kadar İstanbul' da 1-2 kez otobüse ve metroya binmişiliğim dışında ne metrobüs kullanmıştım ne dolmuş ( dolmuşa henüz hala binmedim)
 Dolayısıyla toplu taşıma konusunda feci acemiyim. Toplu taşımanın tüm zorluklarına rağmen bir süre araba almayı düşünmüyorum. Çünkü İstanbul' da araba sahibi olmak artık o kadar da iyi bir şey değil sanki. Trafiği ayrı dert, park etmesi ayrı dert. Eskiden sadece işe gidiş geliş saatlerinde yoğun olan trafik artık her daim yoğun ve trafikte geçen zamana da, enerjiye de yazık.

Haftada 2 kez gittiğim firma beni evden alıp eve bırakıyor, ama ayda 2 kez gideceğim firma karşıda ve metrobüs durağının dibinde. O yüzden bugün 3. kez metrobüse bindim. Her gün kullanan insanlar bu işin kitabını yazmış tabi; bir sonra ki boş gelir ona binelim diyenler, binerken sıra ne dirsekler geçerim diyenler...

Ben daha en öndeyken bile metrobüse adımımı atamadan insanlar kendine yer bulup kuruluyor ben de öyle baka kalıyorum. Bu kuralları öğrenmeye de pek niyetim yok kaldı ki yolum kısa ayda 2 kez ayakta gidi veririm ne olacak ta, insanların o yer kapma hırsı gözlemlenmeli bence, acayip bir durum .

Ha bu arada tek kişilik koltuğa, kızım sen miniksin gel beraber oturalım diyenine bile rastladım, iyiye yormak istiyorum ....


Toplu taşıma ile imtihanım başladı velhasıl , bakalım bana neler öğretecek.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kızıma Mektup

Bu ayki ödevlerimizden biri (geçen kış olduğu gibi yarım gün, evde sıkılmamak adına evimize yakın bir anaokuluna gidiyor kızım), anne ve babanın kızımızın sevdiğimiz yönlerini anlatacağımız bir mektup yazmak. Bu mektup arkadaşlarına okunacak, kendisi hakkındaki düşüncelerimizi arkadaşlarının yanında duymaktan mutlu olacağı vurgulanmış bu ödevi gönderirken. Anne baba olarak neler hissediyoruz, babasıyla aramızda neler konuşuyoruz onun hakkında, bunları içeren bir mektup yazmaya çalıştım, kızımıza ortak duygularımızı iletmeye çalıştım. Mektubum: Canım Kızımız, 05.06.2007 saat 22.23 te seni ilk kucağımıza aldığımızda bu minik güzeller güzeli kız gerçekten bizim kzımız mı diye sorduk birbirimize. 9 ay süren bir mucizeye şahit olmuştuk ve en büyük mucize de seni kollarımız arasına alabilmekti. O günden bu yana neredeyse 3.5 yıl geçti, bazan seni uyurken izliyoruz ve birbirimize tekrarlıyoruz şurada uyuyan melek bizim kızımız diye. Hergün şükrediyoruz sen bizimlesin, sağlıklısın ve m...

Aforizmalar- aphorisms- aphorismen

Son dönemde aklımdan geçen kısa kısa cümleler; Bilinç düzeyi olarak, kendini gelişime kapatıp yaşamaya devam etmek (buna da ne kadar yaşamak denir ise); Hindistan'da ki kast sisteminin en alt seviyesinde (bilinç olarak) yaşama gibi olmaz mı? Bir olmamışlık hissi ile kıvranıp durmak... Kızımın aldığı kararların hatalı olduğunu görüyorum, bu yanlış diyorum ama vazgeçiremiyorum. Umarım çocuğumun hayatını, kendi eliyle yaşanması zor hale getirdiğini izlemek zorunda kalan ebeveynlerden biri olmam. Ne kadar sevseniz de, anneliği bile çocuğunuzun size çizdiği sınıra kadar yapabiliyorsunuz (büyüdüklerinde)... İnsanların birbiri ile bir sebepten ötürü tanıştığını düşünüyorum. Bu yüzden eğer elimize küçük te olsa bir fırsat geçtiğinde, yardımcı olmayı esirgemeyelim. Tabi sonrasında bunu unutmak koşulu ile, beklentiler bizi zehirlemesin diye ... Egomuz bizden eylem ister ve bu yorucudur. Ama hayat eylemsiz olmanızı da istemez, eylemsizliğinizi de yorar. Madem her türlü yorulacağ...

Annelik üzerine - about to be mother - im Begriff zu sein Mutter

Dün anneler günü olunca ve sabahtan biraz da kendimle kalınca, annelik üzerine düşündüm biraz... Ben kızımızı büyütürken yapılacaklar konusunda çok ısrar eden bir anne olmadım; bir şey yemek istemiyorsa başka bir şey önerdim, giymek istemediği şeyi zorla giydirmedim (bazen hiç olmayacak yerlere, hiç olmayacak kıyafetler ile gitmek isterdi , izin vermediğim oldu), o an yemek istemez ise sonra yersin dedim, gündüz uykusunu bırakmak istediğinde zorla uyutmadım ancak akşam uyku saati konusunda disiplinli olmaya çalıştım vb. Eşim, özellikle benim yemek konusunda ısrarcı olmamamı hep eleştirdi ve yemek konusunda (aslında her konuda) ısrarcı bir anne (bu benim annemin tam tersi bir annelik) ile büyüdüğü için; yemek yediren anneyi , şefkatli anne olarak kodladığından; bana zaman zaman şefkatli bir anne olmadığımı ima etti. Şaka ile karışık lakabımı Norveçli mürebbiye yaptı. Benim görüşüme göre ise bir çocuk annesi tarafından sevildiğini biliyor ise, yemekte ısrar etmiş, etmemiş; onu öyle y...