Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Biraz da kızımdan

Çok yazasım bu aralar, oluyor bazen, zihnimde sürekli kelimeler dolaşıyor ve bir yerlere yazmadan da rahat vermiyorlar bana. Dün yılbaşı ağacımızı süsledik kızım ve ben, küçük süsleri minik elleri ile o taktı, büyükleri ise ben. Her-halde kelimesini öğrenmiş, süslerle ilgili cümleler kurdu içinde yaklaşık 15 tane her-halde geçen (keşke yazım gücüyle anlatabilsem o vurgusunu; her hecesini basıp biraz durup arkasından halde deyişini) Sonra şaka çiçeklerden bahsetti bana - yapma çiçekleri kastettiğini birkaç cümle sonra anlayabildim- onların hepsini süslü mavi saksıya toplamamız gerektiğini, öyle daha güzel olacağını söyledi. Babası ile babaanneden dönüşte kapı ziline bastı - içeriden duymuştum gelişlerini ve evet artık kapı ziline yetişecek kadar büyüdü- ve kim o ? dedi, kapıyı açıp benim demem gerekiyordu sanrım dedim: Küçüğüm ya bazen aklım karışıyor dedi.

Yeni nesil neden böyle ?

Aslında bunu sormak yerine, yeni nesil yetiştiren nesil olarak biz neden böyleyiz diye sormak daha doğru olacak sanırım. Öylece çok acelemiz var ki her şeye, sürekli bir yerlere, bir şeylere yetişmeliyiz ve bunu için çocuklarımızın yavaş hazırlanmasına tahammülümüz yok ve bekleyeceğimize biz yapıyoruz her şeylerini sonra da soruyoruz bu nesil neden bu kadar tembel diye? Tüketmeye öyle çok alışmışız ki, 15. bebeğini alırken düşünmüyoruz, bir farklılık olduğuna (diğer bebeklerden) ikna ediyoruz kendimizi ve sonra da soruyoruz bu nesil neden bu kadar tatminsiz ve sürekli bir şeyler istiyor diye? Kendi hayatımıza o kadar odaklamışız ki, onların ritmini yok sayıp, durmadan kendimize uydurmaya çalışıyoruz ve sonra da soruyoruz bu nesil neden bu kadar uyumsuz diye? Kendi kendimizle kalmaya o kadar korkuyoruz ki, durmadan planlar yapıyoruz hafta sonları, tatil zamanları için, sonra da soruyoruz bu nesil neden kendi kendine oyun kuramıyor diye? Hiçbir şeye heves etmelerine fırsat verm...

Küçük bir kelebek hikayesi

Küçükken sevdiklerim tarafından bile incitilebileceğimi gördüm, büyüdükçe benim de bazen sevdiklerimi incitebildiğimi, Aşk eğer gerçekse, kızgınlık koruyla kaplanıp ta aşkımı hissedemediğim zamanlardan sonra - kızgınlığım geçince- aşk ateşimin yerli yerinde durduğunu gördüm, Benim gibi olmak yerine sorgulamadan yaşamayı seçenleri gördüm, Küçükken kendimi büyük göstermeye çalıştığım zamanlara inat büyüdükçe daha küçük görünmenin yollarını aradım, Çok derinlerde bir yerlerde sadece bana ait gizlerim oldu, benim olan ve hep benim kalan, İyi olmaya çalıştım çokça ama kendimi koruma içgüdüsü devreye girdi bazen, bazen de egolarım belki... iyi olmadığım zamanlar da oldu, Hayatta kalma içgüdüsü beni uyanık yaptı bazen, bazen ben bile tanıyamadım kendimi, Değiştim, değişiyorum... her yenilikte kendimi yeniden tanımaya çalıştım bir de sevmeye. Çoğu zaman sevdim, barıştım her halimle, Haksızlığa hep tahammülsüz oldum, haksızlık karşısında ağladım, hırslandım. Sadece bana yapılan ...

egoist okurdan alıntıdır.....

Deli Kadın Hikayeleri’nden (…) Peki doktorcuğum şu fikre ne dersin; ben ölünce içimdeki şarkıları sen al. Evet hepsini alabilirsin. Sözleriyle, melodileriyle, ritimleriyle, hatta istersen sırlarıyla birlikte veririm sana. Hadi gel şimdiden planlayalım herşeyi birlikte. Diyelim ki üç gün sonra öldüm. Çenemi sen mi bağlayacaksın, başkası mı? Deliklerime pamukları kimler sokacak? Kan akacak mı hiç doktorcuğum? Ölürken insan mutlaka kanar diye okumuştum bir yerde ama inanmamıştım. Ölüyorum diye neden kanayayım ki. Can ille de kanla mı çıkar vücuttan. Saçmalık. Ama yine tüm deliklere pamuk tıkayacaklarını biliyorum. O pamukları tek tek sen tıka doktorcuğum çocuğum. Çenemi de sen bağla. Akacaksa kan, senin avucuna aksın rica ederim. O sırada şarkılarımı da alırsın. Hepsini teker teker. Nasıl olacak der gibi bakma öyle lütfen. Sana en değerli şeyimi bırakıyorum. İçimdeki şarkıları. Tam iki yüz yetmiş altı şarkı. Hepsi başka başka dillerde. Çince bile var içinde. Ama ben en çok ...

cümbüş sesi

dün gece yatmadan önce sabah uyanmak için kullandığım telefonumun alarm sesini değiştirdim, sabah bir şey çalıyor rüyamda bu cümbüş sesi de nereden geliyor dedim, bir de baktım alarm sesiymiş :) komik miyim neyim ?

Dubai dedikleri

Çok ihtişamlı bir yer, her yerde lüks bambaşka bir dünya - tam bir Arap yağı (petrolü) bol bulmuş hikayesi- ama herkesin hayatı bu kadar lüks olmasa gerek - hizmet sektöründe çalışan birçok malay, hindi, paki ... var çünkü onlar da gökdelenlerde yaşıyor olamaz -, eski Dubai denilen bölgede çok kısa vakit geçirdim, bizim eskiden anadolu şehirlerimizde olan manifaturacıların, kumaşçıların toplandığı yere benzeyen bir alanı var ve orada ki hayat biraz farklı ama o gördüğüm bile buz dağının sadece görünen kısmı gibi sanki. Dubai' ye gidiş için en güzel mevsimi seçmişim sanırım, gündüzleri 30-32 derece, akşamları da 23-25 derece arasındaydı sıcaklık. Gündüz gölge alanlar hafif esintiliydi ancak güneşin altında biraz kalınca, çölde olduğunuzu derhal hatırlıyorsunuz. Nem de yaz mevsiminde olduğu kadar yoğun değildi. Denize girme fırsatımız da oldu, sahil ve deniz tabanı incecik kum bu yüzden deniz berrak değil hep bulanık ama suyu sıcacık ( yazın tabi bu su daha sıcak olup insanı ferahl...

Suçluluk Duygusu

Ne zaman kızımı buralarda anneanneye ya da babaanneye bırakıp bir yerler gidecek olsam, yeni yerler görmenin heyecanını bastıran bir suçluluk duygusu oluyor içimde. Ya ben yakınlarında yokken ona bir şey olursa diye (Allah korusun), ya da bana bir şey olursa diye (Allah beni kızıma bağışlasın). Böyle ağır bir vicdani hesaplama ile düşüyorum yollara ama tekrar yapmaktan da vazgeçemiyorum, anne olmak işte ben de hep bir arada kalma duygusu yaratıyor. Hem her anımı kızımla geçireyim istiyorum hem de bazen kafamı dinlemek, yeni yerler/ ülkeler keşfetmek, başka yerlerde hayata karışmak istiyorum... Kafası karışık anne...

stresli bir gün

Firma olarak bazı yurdışı firmaların Türkiye temsilciliğini yapıyoruz. Bir tanesi de İngiltere' de bir firma. Burada hazırladığımız raporları kendilerine gönderiyoruz ve onlar onaylıyorlar. Çek Cumhuriyeti' nde ve İngiltere' de çalıştığımız başka firmalarda var hiçbiri ile bir problem yaşanmazken bu İngiltere' de ki bahsettiğim firmanın sadece bir çalışanı insana illahtan dedirtecek cinsten ( ha nerede yok ki diyeceksiniz- doğru ). Ama bu adamda hissettiğim birşey var belki de beni kızdıran biraz bu, gönderdiği maillerde ki tarzında bir aşağılama hissediyorum , bir üst perdeden konuşma- yazma hali var kendisinde. Ukala dümbeleği kendi kendine kurallar oluşturuyor, bir o biliyor doğruyu. Bugün yine gönderilen raporla ilgili bir takım düzeltmler istemiş her zamanki üst perdeden tavrıyla (bir tanesi daha önce konuştuğumuz kendi yarattığı kuralla ilgili diğeri de 3 senedir aynı şekilde gönderdiğimiz ve bugüne kadar birşey denmeyen bir konu ile ilgiliydi. Düzeltmeleri ya...

Üşüyen çocuklar

Van' da ki çadırlardan görüntüler, çadırın incecik bezine iğnelenen battaniyeler, insanlar üşüyor, en savunmasızları da bebekler çünkü hareket edemiyorlar, battaniyelere sarılmışlar. Tüm bunları yetkilililer görmüyor mu ? Biz ne zaman bu kadar umursamaz olduk? Diyecek çok da bir şey yok aslında, ama kahroluyorum gerçekten, battaniye göndermek de çözüm değil. Bir şeyler yapılsın artık lütfen, oradaki yetkililer, o kederli gözlere nasıl bakıyorsunuz? Madem o koltukta oturuyorsunuz, acilen bir çözüm üretin.

www.160incikilometre.com

Düşün ki kardeşim sınır yok, sınıf yok, sıkıntı yok. Deposunda petrol değil, su olan bir arabayla dalmamışsın amazonlara 160 kilometreyle. Sincap öpüyorsun, inşallah ....

Bu nasıl karar ?

Duymayan kalmış mıdır bilemiyorum? Bir tarafta 13 yaşında bir kız çocuğu diğer tarafta 23-26 kişi (her yerde başka bir rakam) babası- dedesi yaşında insanlar. Diğer tarafta mahkeme kararı, rızasıyla olmuştur diye. Çok merak ediyorum, bu kararı verenler nasıl insanlar? Bir tanesinin bile çocuğu yok mu? Çocukları yoksa bile, kız kardeşleri, arkadaşlarının çocukları da mı yok ? Her sorumdan vazgeçtim bu kararı verenlerin vicdanları nerelerine kaçmış. Hiç mi düşünmüyorlar, bu kararı vermekle, bu işi yapanların bu iğrenç suçlarına ortak olduklarını ya da böylesine hastalıklı insanların ekmeğine yağ sürdüklerini? Şimdi sen adaleti gerçekten sağladın mı? O kararı okurken bakabildin mi o çocuğun gözlerine ? Oldu olacak evlendirin bir tanesiyle böylece hiçbiri ceza almasın, o çok kıymetli namus temizlenmiş olsun.