Ana içeriğe atla

cana geleceğine mala gelsin

Geçen hafta denetim için Köln' e gittim. Önce Frankfurt oradan hızlı tren ile Köln. Hayatımda ilk kez hızlı trene de binmiş oldum, pano da 300 km/h gördüm, bizim ülkemizdekiler bu kadar yapıyor mu acaba? Hızlandırılmış tren faciasından sonra cesaret edemedim hiç binmeye. Hatta yazın fırsatım da oldu Konya - Ankara yapıp oradan İstanbul' a geçmeye ama ben beklemek pahasına uçağı tercih ettim.

Tren de telefonumdan mesajlarımı/ maillerimi kontrol ettim sonra çantama koydum (öyle hatırlıyorum ve kalkarken de kalktığım yere baktığım için bırakmış olamam diye düşünüyorum).  Ancak otelde odama girince telefonum yoktu, ne olduysa 20 dakikada oldu, istasyonda indim, taksiye bindim, otele geldim ve check-in'imi yaptım. Hemen aradım ama telefonum kapalıydı, bir süre sonra da servis dışı dedi, artık kimin eline geçtiyse kartımı çıkartıp atmıştı bile. Taksiden fiş almıştım, fişin üzerindeki numaradan taksi firmasına ulaştım, şoföre ulaştıklarını ama arabada telefonun olmadığını söylediler (bu arada şoför de Türk tü, yol boyu umarım Türk bir şoföre denk gelirim diye de aklımdan geçirmiştim Almancam pek de iyi olmadığı için). Konsolosluğu bile aradım, çalıntı eşyalarla ilgili bir şey yapamayacaklarını belirttiler ama gerçekten çok kibar bir beydi, ben de kendisine teşekkür ettim ve Güzin Abla gibi size de derdimi anlattım kusura bakmayın dedim.

Bu arada hattımı kapattırdım ve buraya dönünce BTK (Bilişim Teknolojileri Kurumuna) ya başvurdum, IMEI numaramı vererek başka kart ile kullanılmasının önlenmesi için. Üzücü bir şey öğrendim ki sadece yurt içi için işlem yapabiliyorlarmış, bu konu ile ilgili uluslararası bir anlaşma yokmuş ama olmalı , hırsızlığı önlemek için her şey yapılmalı. Birinin malını gasp edip sonra kimse keyfini sürmemeli.

Çok duygusal yaklaşıyorum belki de ama kızımın, kocamın, benim bir sürü güzel resimlerimiz vardı içinde, ben öyle zırt pırt telefon değiştiren biri de değilim ortlalama 5-6 yılda bir telefonum perte çıkınca alıyorum, daha 2 ay olmamıştı Dubai'den alalı vs. vs. Ama en çok ta haksızlığa uğramış hissediyorum. Hadi çalınmadı düştü diyelim ya da bir yerde unuttum; ben bulsam son aranan numaralardan ulaşmaya çalışırım ya da ne bileyim kayıp bürosuna emanet ederim. Bu kadar zor mu insan olabilmek ?

İlk gece hiç uyuyamadım desem yeridir, dün tekrar hattım için kart çıkarttırdım, aynı model telefondan aldım evet içimdeki üzüntü soğuyor, gün geçtikçe de unutacağım.

Gerçi en baştan bu kadar üzülmemeliydim, altı üstü bir eşya, her şey de bir hayır vardır da diyorum kendime, belki de bir diyetti bu daha kötü şeylerin olmasını engelleyen. Ne diyeyim buna da şükür.

Aynı gün, kızımın bakıcısı da evin anahtarını kaybetmiş. Aynı gün bir anahtar ve bir telefon kaybetmek. Evrenin bana bir mesajımı bilmem? Bunu da düşünmüyor değilim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kızıma Mektup

Bu ayki ödevlerimizden biri (geçen kış olduğu gibi yarım gün, evde sıkılmamak adına evimize yakın bir anaokuluna gidiyor kızım), anne ve babanın kızımızın sevdiğimiz yönlerini anlatacağımız bir mektup yazmak. Bu mektup arkadaşlarına okunacak, kendisi hakkındaki düşüncelerimizi arkadaşlarının yanında duymaktan mutlu olacağı vurgulanmış bu ödevi gönderirken. Anne baba olarak neler hissediyoruz, babasıyla aramızda neler konuşuyoruz onun hakkında, bunları içeren bir mektup yazmaya çalıştım, kızımıza ortak duygularımızı iletmeye çalıştım. Mektubum: Canım Kızımız, 05.06.2007 saat 22.23 te seni ilk kucağımıza aldığımızda bu minik güzeller güzeli kız gerçekten bizim kzımız mı diye sorduk birbirimize. 9 ay süren bir mucizeye şahit olmuştuk ve en büyük mucize de seni kollarımız arasına alabilmekti. O günden bu yana neredeyse 3.5 yıl geçti, bazan seni uyurken izliyoruz ve birbirimize tekrarlıyoruz şurada uyuyan melek bizim kızımız diye. Hergün şükrediyoruz sen bizimlesin, sağlıklısın ve m...

Aforizmalar- aphorisms- aphorismen

Son dönemde aklımdan geçen kısa kısa cümleler; Bilinç düzeyi olarak, kendini gelişime kapatıp yaşamaya devam etmek (buna da ne kadar yaşamak denir ise); Hindistan'da ki kast sisteminin en alt seviyesinde (bilinç olarak) yaşama gibi olmaz mı? Bir olmamışlık hissi ile kıvranıp durmak... Kızımın aldığı kararların hatalı olduğunu görüyorum, bu yanlış diyorum ama vazgeçiremiyorum. Umarım çocuğumun hayatını, kendi eliyle yaşanması zor hale getirdiğini izlemek zorunda kalan ebeveynlerden biri olmam. Ne kadar sevseniz de, anneliği bile çocuğunuzun size çizdiği sınıra kadar yapabiliyorsunuz (büyüdüklerinde)... İnsanların birbiri ile bir sebepten ötürü tanıştığını düşünüyorum. Bu yüzden eğer elimize küçük te olsa bir fırsat geçtiğinde, yardımcı olmayı esirgemeyelim. Tabi sonrasında bunu unutmak koşulu ile, beklentiler bizi zehirlemesin diye ... Egomuz bizden eylem ister ve bu yorucudur. Ama hayat eylemsiz olmanızı da istemez, eylemsizliğinizi de yorar. Madem her türlü yorulacağ...

Annelik üzerine - about to be mother - im Begriff zu sein Mutter

Dün anneler günü olunca ve sabahtan biraz da kendimle kalınca, annelik üzerine düşündüm biraz... Ben kızımızı büyütürken yapılacaklar konusunda çok ısrar eden bir anne olmadım; bir şey yemek istemiyorsa başka bir şey önerdim, giymek istemediği şeyi zorla giydirmedim (bazen hiç olmayacak yerlere, hiç olmayacak kıyafetler ile gitmek isterdi , izin vermediğim oldu), o an yemek istemez ise sonra yersin dedim, gündüz uykusunu bırakmak istediğinde zorla uyutmadım ancak akşam uyku saati konusunda disiplinli olmaya çalıştım vb. Eşim, özellikle benim yemek konusunda ısrarcı olmamamı hep eleştirdi ve yemek konusunda (aslında her konuda) ısrarcı bir anne (bu benim annemin tam tersi bir annelik) ile büyüdüğü için; yemek yediren anneyi , şefkatli anne olarak kodladığından; bana zaman zaman şefkatli bir anne olmadığımı ima etti. Şaka ile karışık lakabımı Norveçli mürebbiye yaptı. Benim görüşüme göre ise bir çocuk annesi tarafından sevildiğini biliyor ise, yemekte ısrar etmiş, etmemiş; onu öyle y...