Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Teyze Olmak

29.03.2012 saat 09:45 tarihi itibariyle, resmen teyzeyim. Teyze olmak, anne olmanın yarısıdırlar derler. İnsan yaşamadan bu tür sözleri tam anlayamıyormuş bunu bir kez daha anladım. Bu hafta sonu hemen gitmek istedim, ancak şu an ev kalabalık, 2 Anne orada ve saatte bir emmek için bağıran 2300 gr'lık bir bebek var. Anne' nin neler yaşadığını tecrübe ile biliyorum, bir de sezeryan var işin içinde. Anne ile baba toplasın biraz kendisini diye karar aldık. Daha görmedim ( ama sesini duydum) ama hemen özlemeye başladım, koklamak istiyorum bir an önce kucağıma alıp. Büyüdüğünü görmek istiyorum. İleride bana teyze deyişini hayal ediyorum. Allahım, ne güzel bir duyguymuş teyze olmak. Günde 2-3 kez arayıp havadis alıyorum, arkadan sesini duyuyorum, gözlerim doluyor, durmadan ondan bahsediyorum (kızım bu duruma kıllanmasın diye de türlü taklalar atıyorum). Çok istiyorum kızım ile iyi anlaşsınlar hatta kardeş gibi olsunlar (zira bizim 2. çocuğu yapmaya pek cesaretimiz yok gibi). K...

Hoşgeldin Çağla Bebek

Kız kardeşim hamile olduğu müjdesini eylül ayında almıştık, yeni bebişimizi Nisanın ilk haftalarında bekliyorduk. Salı günü kardeşim Dr. kontrolüne gittiğinde Dr' u son 10 günde yeterince kilo alamamış kalp seslerini de net duyamıyorum diyerek daha teşekküllü bir hastaneye sevk etmiş, dünkü randevularına gittiklerinde sizi hemen müşahede altına almamız gerekiyor her an sezeryana da alabiliriz demişler. Kardeşim Ankara' da, ben İstanbul' da, annemler Balıkesir'de aldı mı bizi bir telaş, annem hemen akşam Ankara'ya doğru yola çıktı, ben tanıdığım Dr. lara ulaşıp o hastahanede tanıdıkları bir Dr. var mı diye araştırırken, iç rahatlatıcı bir haber geldi kalp atışları ve kan akışı iyi sadece yarın öğlene kadar müşahede altında tutacağız. Biz de rahat bir nefes aldık ama dün gece kardeşim pek rahat nefes alamamış,  önce suyu gelmiş ve sancıları başlamış, ancak yeterince açılma olmadığı için suni sancı vermişler, böyle geçen 10 saatin sonunda sabah 09:00 sularında sezery...

HaNgİsİ ?

Deniz manzaralı, yüksek bir ofisin, güneşli eğitim salonunda eğitiliyorum şu an. Oh be hayat ne güzel demeliyim. Ama diyemiyorum ve çok sıkılıyorum. Dışarıda olmak istiyorum. Annelik için işe ara verdiğim dönemde de, dışarıda çok sıkılıyordum (kendimi işe yaramaz hissediyordum) ve  işte olmak istiyordum. Bu şımarıklık mıdır? Elindekinin kıymetini bilememek midir? Anı yaşayamamak mıdır? Yoksa hepsi midir?

Bahar bana da gel...

Çok karamsarım bu aralar, çok ağlamaklı.... Bilmiyorum belki bahar depresyonudur ya da umarım öyledir, gelir ve geçer.... Güzel şeyler olmuyor mu hayatım da tabi ki oluyor, mesela akşamları kızımın yönetmeliğinde gerçekleştirdiğimiz tüm dramalar, hayat keşke onun gözü ile olduğu gibi olsa; kötüler hep kaybetse, iyilere- çocuklara kötü hiç bir şey olmasa.... Külkedisi oynuyoruz mesela, ben külkedisi oluyorum ama kıyamıyor bana sen sadece yerleri sil, ben bulaşıkları yıkarım diyor üvey kardeşim olarak, hatta baloya gitmem için eski kırmızı elbisesini ödünç bile veriyor.... Sen de olmasan kızım, ben nasıl güleceğim, bahar güneşim benim, yaşama sebebim....
Başlık atmadım çünkü çok ajite olacaktı. Dün gazetede, Afganistan'da düşen helikopterde şehit olan askerlerimizin Ankara töreninin fotoğraflarına rastladım birden bire, gazeteyi çevirdim ve tören sonrası babalarının tabutuna son bir kez sarılabilmek için koşan çocukları gördüm.... Biliyorum söylenecek söz yok, değiştirebileceğim bir şey de yok.... Kalbim ağrıyor aklıma geldikçe....

Geç gelen adalet

Dün nihayet 375gün sonra Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tutukluluk halleri bitti. Bu sabah gazetede Nedim Şener kızının elinden tutmuş okuluna götürüyor, fotoğraf hem çok güzel geldi bana hem çok acı. Baba ve kızından çalınan o 375 gününü hesabını kim verecek? Umarım Ahmet Şık'ın salıverildikten sonra yaptığı konuşmada olduğu gibi, buna sebep olanlar cezasını çeker ve bizler artık ifade özgürlüğünün olduğu bir ülkede yaşayabiliriz. Geç gelen adalet, adalet değildir evet ama hiç gelmemesinden de iyidir değil mi? Darısı diğerlerinin de başına....

Hiçbir şey kalmasın, hepsi silinsin

Gençliğine dair bir fotoğrafın altına keşke o günlere dönebilsek yorumu gördüğüm zaman birinde. Ah diyorum geriye dönmek her şeyi sil baştan yaşamak istiyor. Şimdi ki aklı olsa her şeyi başka yapacak. Ona biçilmiş olan hayat - ya da verdiği kararlarla seçtiği yollar - ona iyi gelmemiş. O fotoğraflarda ki insanın hayal ettiği ile yakından uzaktan alakası olmamış yaşadıklarının. Peki şimdi bir şey yapabilir mi? Prangalarından kurtulabilir mi? Hayat sen ne zorsun, ne karmaşık, ne vazgeçilmezsin. Durmadan kararlar aldırıyorsun, pişman ediyorsun, yerden yere vuruyorsun, şaşırtıyorsun, ağlatıyorsun, hadi hakkını yemeyelim güldürüyorsun bizi. http://www.youtube.com/watch?v=-sDbX_p1Nq8 Hiç bir şey kalmasın Hepsi silinsin hepsi Hiç bir şey kalmasın Hepsi silinsin hepsi Elimde olsa yırtardım gölgeni Resmine vurmuş bir pazar günü Elimde olsa yırtardım gölgeni Resmine vurmuş bir pazar günü Yıllar sonra, yıllar sonra Yıllar sonra, yıllar sonra Hiç bir şey kalmasın Hepsi silins...

8 Mart' ın sonrasında

İstanbul'da ailesinden uzakta bir ev arkadaşı ile kalan iş arkadaşımız var. Sabah çok çökkün bir vaziyette işe geldi. Bayadır bir sapığın akşamları kendisini telefonla rahatsız ettiğini ama önemsemediğini, dün  akşam arayıp bu sefer adresini de bildiğini söyleyip bir de adresi doğru söyleyince çok korktuğunu söyledi. Hemen kendisini savcılığa gönderdik şikayetçi olsun diye oradan kaymakamlığa da yönlendirmişler. Dilekçeler yazılmış falan filan. Arayanın telefonunun tespit edilebilmesi için dinlenme gerekiyor ama artık sadece terör suçları için dinleme yapabiliyoruz demişler. Koruma falan da verilemezmiş bir şey olmadan. Ve noktayı koyan cümle 'bir şey olursa işte elinizde başvurduğunuza dair kanıt olur'. Yazık ki ne yazık, önlem alınması için önce bir şey olması gerekiyor ve işte biz böyle koruyamıyoruz kadınlarımızı, insanlarımızı. Benim aklıma hemen kendi çevresinden tanıdığı bir insan olduğu geldi açıkçası ve bu fikrimi kendisine de söyledim. Bu tür haberleri fazla...

Pozantı

Pozantı' da ki olayı duymuşsunuzdur sanırım. Eşim diyor ki izleme - okuma böyle haberleri. Ne kadar kaçarsan kaç denk geliyorsun bir şekilde. Bir söz, bir fotoğraf yetiveriyor, sakladığın, görmemezlikten gelmeye çalıştığın duygularının gün yüzüne çıkıvermesine. İmtina ettim haberlerin detayını öğrenmemeye ( ne acı değiştiremeyeceğim şeylerden bu insan evladının acımasızlığı) ama şu cümleden kaçamadım. Pozantı mağduru çocuklardan birine ne hissettiğni sormuşlar: 'İntihar edecektim, annem aklıma geldi edemedim ' demiş.... Allah kahretsin bunları yapanları, sebep olanları, kahretsin....

Hoşgeldin Bahar

Bu sümbül geçen seneden, soğanlı bir bitki olduğu için annem atma, seneye Şubat gibi sulamaya başla tekrar çiçek verir demişti (ben soğanlı bitkilerin böyle bir özelliği olduğunu bilmiyordum). Şubat sonu soğuk havalara inat başladı yeşermeye ve hafta sonu da bir baktım mor mor bakıyor bana, baharın müjdecisi olarak. Hoş geldin bahar, ne iyi ettin geldin, çok özlemiştim, artık gitme....

Büyük gün

Büyük gün geldi çattı sonunda. Bu hafta komple denetimle geçecek. E hep biz denetleyecek değiliz ya sıra şimdi denetlenmede ve bizi denetleyenleri de, denetleyenler olacak bu denetimde - of çok karmaşık oldu , hayatın ta kendisi gibi - Hayırlısıyla bir biteydi.....