Ana içeriğe atla

Temiz Siyaset

31 Mayıs' tan beri süregelen süreci insan neresinden tutsa elinde kalıyor. Sabah 05:00 te uyuyan insanlara yapılan saldırı ( ki daha hala bugün yapılan ne yapacaktık ? keyiflerini mi bekleyecektik ? tarzı cevaplar- ben gerçekten artık bu mahalle ağzından yoruldum, hiç yakışmıyor hem de kimsenin ağzına.- Böyle dediğiniz an iletişimin önünü kapatıyorsunuz. Külhanbeyliği artık kabak tadı vermiştir bilesiniz). Sonrasında yaşananlar ve yapılan konuşmalar.

Her yapılan yeni konuşmada acaba dedim? Bir orta yol bulma konusunda bir adım atılır mı? Ama nuh dendi peygamber denmedi ne yazık ki?

O kadar anlamamak için uğraşıldı ki sanki, pes artık dedim. Komşumun bu sene LYS sınavına girecek ve bakıldığında derdi kızlar ve basketbol diyeceğiniz oğlu oradaydı, eşim oradaydı ve hatta Pazar mitingine ben de gittim. Bizlerde mi çapulcuyduk? Yıllardır çalışıp kaçırmadan vergisini veren, çalmayan , çırpmayan , yakmayan, yıkmayan bizler de mi?

Dur artık demek istedik sadece, bu yaptım olduları bırak artık demek istedik, bizim yaşam tarzımıza KARIŞMA....   dedik.

Ortalık bu kadar darma dumanken, onlar- bizler ayrımı da neydi ? Senin ayırmaya, kamplaştırmaya çalıştığın insanlar; birbirlerinin komşusu, akrabası, iş arkadaşı, sınıf arkadaşı..... Senin gerçek amacın ne?

Allah' tan insanlar sağduyulu da, tüm bu ayrımlaştırma çabalarına rağmen, insanımız belki de ilk defa farklılıkları sevmeyi ve saygı duymayı öğrendi, belki de bu olayların tek kazanımı bu oldu.

Yıllarca hem türban olayına hem de Kürt olayına bu medyadan baktığımızın ayırtına vardık. Bizi nasıl korkutup, bizden farklı olanlarla, bizler- onlar diye ayrıma nasıl sürüklendiğimizi gördük. Biz birlikte yaşayabileceğimizi bile gördük.

Tutturuldu bir dış mihraklar, faiz lobisi. Velev ki dış mihraklar olsun, dış mihrakların oyunu diye bir hükümet kendi vatandaşına savaş açar mı, polisini Allah Allah nidaları ile vatandaşının üstüne gönderir mi? Onun yerine gelin arkadaşım bakın bu olayların arkasında şu şu var, tamam bizim de uygulamada hatalarımız olmuştur, nedir sizin istediğiniz gelin bu dış mihrakların oyunlarına hep birlikte gelmeyelim bu oyunu bozalım denemez miydi ? Bu başarılabilseydi ne o kadar can kaybı olacaktı ne de dilinizden düşüremediğiniz maddi kayıp. Ve kazanan olacaktınız kaybeden değil.

İnsanlar artık sizin ağzınızdan çıkan hiçbir şeye inanmıyor, güvenilirliğiniz yerlerde değdi mi bari? Bir bellediniz camiye ayakkabı ile girildi, içki içildi, türbanlılar yerlerde sürüklendi. Bari bir araştırsaydınız. İmam bile aksi açıklamalar yaptı tabi ne yaptınız, dürüstlüğü cezası bırakmadınız hemen soruşturma, onun sonucu da kim bilir ne oldu bari adamcağızı işinden etmeseniz.

Sırf gözdağı vermek için yapılan mitingler, insan toplamalar, bunlara ne demeli bilemiyorum ki. Hele orada toplananlarla yapılan konuşmalar. Biri der biz Kılıçdaroğlu' nu desteklemeye geldik - nereye geldiğinin farkında değil-, diğeri der Biz Erdoğan'nın g.tünün kılıyık...

Bunları duyduğumda içimden ne gülmek geldi ne de söyleyen kişiyi küçümsemek. Üzüldüm sadece , gerçekten üzüldüm. Bir insanın bu kadar kendinden ve etrafında olanların farkında olmamasından ve kendini layık gördüğü konumlamadan üzüldüm.

Bu yalanla dolanla siyaset yapma ve yaşama anlayışımızdan ivedilikle kurtulmamız gerekiyor. Hedefimiz dindar nesiller değil , vicdanlı ve eğitimli nesiller olmalı. Temiz kalmak için direnmeliyiz.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kızıma Mektup

Bu ayki ödevlerimizden biri (geçen kış olduğu gibi yarım gün, evde sıkılmamak adına evimize yakın bir anaokuluna gidiyor kızım), anne ve babanın kızımızın sevdiğimiz yönlerini anlatacağımız bir mektup yazmak. Bu mektup arkadaşlarına okunacak, kendisi hakkındaki düşüncelerimizi arkadaşlarının yanında duymaktan mutlu olacağı vurgulanmış bu ödevi gönderirken. Anne baba olarak neler hissediyoruz, babasıyla aramızda neler konuşuyoruz onun hakkında, bunları içeren bir mektup yazmaya çalıştım, kızımıza ortak duygularımızı iletmeye çalıştım. Mektubum: Canım Kızımız, 05.06.2007 saat 22.23 te seni ilk kucağımıza aldığımızda bu minik güzeller güzeli kız gerçekten bizim kzımız mı diye sorduk birbirimize. 9 ay süren bir mucizeye şahit olmuştuk ve en büyük mucize de seni kollarımız arasına alabilmekti. O günden bu yana neredeyse 3.5 yıl geçti, bazan seni uyurken izliyoruz ve birbirimize tekrarlıyoruz şurada uyuyan melek bizim kızımız diye. Hergün şükrediyoruz sen bizimlesin, sağlıklısın ve m...

Aforizmalar- aphorisms- aphorismen

Son dönemde aklımdan geçen kısa kısa cümleler; Bilinç düzeyi olarak, kendini gelişime kapatıp yaşamaya devam etmek (buna da ne kadar yaşamak denir ise); Hindistan'da ki kast sisteminin en alt seviyesinde (bilinç olarak) yaşama gibi olmaz mı? Bir olmamışlık hissi ile kıvranıp durmak... Kızımın aldığı kararların hatalı olduğunu görüyorum, bu yanlış diyorum ama vazgeçiremiyorum. Umarım çocuğumun hayatını, kendi eliyle yaşanması zor hale getirdiğini izlemek zorunda kalan ebeveynlerden biri olmam. Ne kadar sevseniz de, anneliği bile çocuğunuzun size çizdiği sınıra kadar yapabiliyorsunuz (büyüdüklerinde)... İnsanların birbiri ile bir sebepten ötürü tanıştığını düşünüyorum. Bu yüzden eğer elimize küçük te olsa bir fırsat geçtiğinde, yardımcı olmayı esirgemeyelim. Tabi sonrasında bunu unutmak koşulu ile, beklentiler bizi zehirlemesin diye ... Egomuz bizden eylem ister ve bu yorucudur. Ama hayat eylemsiz olmanızı da istemez, eylemsizliğinizi de yorar. Madem her türlü yorulacağ...

Annelik üzerine - about to be mother - im Begriff zu sein Mutter

Dün anneler günü olunca ve sabahtan biraz da kendimle kalınca, annelik üzerine düşündüm biraz... Ben kızımızı büyütürken yapılacaklar konusunda çok ısrar eden bir anne olmadım; bir şey yemek istemiyorsa başka bir şey önerdim, giymek istemediği şeyi zorla giydirmedim (bazen hiç olmayacak yerlere, hiç olmayacak kıyafetler ile gitmek isterdi , izin vermediğim oldu), o an yemek istemez ise sonra yersin dedim, gündüz uykusunu bırakmak istediğinde zorla uyutmadım ancak akşam uyku saati konusunda disiplinli olmaya çalıştım vb. Eşim, özellikle benim yemek konusunda ısrarcı olmamamı hep eleştirdi ve yemek konusunda (aslında her konuda) ısrarcı bir anne (bu benim annemin tam tersi bir annelik) ile büyüdüğü için; yemek yediren anneyi , şefkatli anne olarak kodladığından; bana zaman zaman şefkatli bir anne olmadığımı ima etti. Şaka ile karışık lakabımı Norveçli mürebbiye yaptı. Benim görüşüme göre ise bir çocuk annesi tarafından sevildiğini biliyor ise, yemekte ısrar etmiş, etmemiş; onu öyle y...