Ana içeriğe atla

Midilli- Mytilini

Bu Ramazan Bayramın’ da 2,5 günü birleştirip hem aileleri görmek hem de deniz tatilimizi yapmak için Altınoluk’ a gittik.

Hazır geçerli vizemiz varken ve hazır da evlilik yıl dönümümüzken Ayvalık’tan Midilli’ ye geçtik.
Feribot saatleri daha çok Midillililer için ayarlanmış her gün sabah 09:00 da Midilli’ den Ayvalık’a, her akşam üstü 18:00’ da Ayvalık’ tan Midilli’ ye sefer var. Çarşamba, Cuma ve Cumartesi günlerine tam ters saatler ek olarak konmuş neyse ki biz Türkler düşünülerek.


Biz bayramdan önceki pazartesi akşam üstü 18:00 feribotu ile gittik. Deyim yerinde ise küçük çantamızı alıp gittik hem de. Feribotta biraz google’ ladık ve kalacağımız yere karar verdik.  Şimdi kaldığımız butik otelin adını bile hatırlamıyorum ancak olduğu sokak ile aynı ada sahip ve limanda ki büyük kubbeli kilisenin paralel sokağındaydı. Butik  ve eski bir evden otele dönüştürülmüş bir binaydı.
Feribot ile 1,5 saatte Midilli’ ye vardık, limandan büyük kubbeli kiliseyi görünce, kiliseye doğru yürüdük ve kalacağımız oteli elimiz ile koymuş gibi bulduk. Odayı beğenip küçük çantamızı otele bırakır bırakmaz limanda ki lokantalardan hangisinde yemek yiyeceğimize karar vermek için otelden ayrıldık (Otele 2 kişilik oda için 1 gecelik fiyat 45 Euro ödedik).





Limanda yan yana birçok lokanta var ancak en dolu olan yer Şişma’ nın Yeri (bunda liman çıkışında dağıttıkları broşürler mi etkili bilemiyorum),  insanların bir bildikleri vardır deyip biz de oraya oturduk. Dört çevremizde ki 3 masa Türklerdi diyeyim de siz Ayvalık’ tan Midilli’ ye geçiş yoğunluğunu hayal edin.
Eşim köhne ve silik buldu, ancak ben dinginliğini ve yavaşlığını sevdim.  Evet ekonomik kriz etkilemiş ve ada bakımsız kalmış. Ama ruhunu korumuş ve huzurlu bir yer olduğu kesin. Biz araba ile gitmedik ancak feribotlar limitli de olsa araba da alıyorlar. Adanın en tanınmış yerleri Molivos ve Petra ancak biz bir koşuşturmacaya girmek istemedik (araba ile 1,5 saat limandan sonra ve araba kiralamak mümkün), ada yaşayanı gibi sakin bir akşam geçirmeyi tercih ettik.
Yolda giderken yemek fiyatlarının çok ucuz olduğunu öğrendiğimizden sipariş verirken elimizi korkak alıştırmadık; kılıç balığı, ahtapot, kalamar, deniz tarağı vb…. ve tabi ki uzo ve tüm bunlara toplamda 48,5 Euro ödedik ben sadece kalamarı beğenmedim çünkü bizim alıştığımız gibi değil de ızgara olarak servis ediliyor. Uzo tam benlikti, yeşil Efe ayarında bir yumuşaklığı vardı yine yolda giderken öğrendiğimiz gibi Barbanyan markasını denedik.



Oradan kalkıp kahve içmek için Osmanlı Pastanesi Pallenion’ a geçtik, kubbeli kilisenin hemen önünde hem liman tarafına kapısı var hem de arka sokağa. Yunan kahvemizi istedik, muzip bir gülümseme ile. Yine bizim Türk kahvemize göre daha yumuşak bir kahveydi gelen. Türk kahvesini sade içemeyenlerin bile Yunan kahvesini sade olarak içmesi pekala mümkün.


Kahvemizi de içtikten sonra limanı seyredip limonata gibi bir havada el ele otelimize yürüdük.


Sabah erkenden kalkıp otelin bahçesinde kahvaltımızı edip, limana doğru yol aldık. Feribotumuza binip Kaz Dağlarının devamı olduğu her halinden belli adaya el salladık.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

babama - ode to my father -ode an meinen Vater

Çok düşündüm şöyle etkili bir giriş yapmak için. Ama ne yazsam eksik kaldı, duygumu anlatmaya yetmedi.... Ortadan gireyim o zaman. Ben büyürken, babam beni her istediğimi yapabileceğime inandırdı, hayatım boyunca şunu da yapamam diye hiçbir düşünce geçmedi aklımdan. Ne üniversite okuyacağım şehri kısıtladı, ne bölümü, hiçbir şeyi.... Babamdan hayır bunu yapamazsın hiç duymadım ben. Hatta üniversiteye gitmeden önce , söyle bir sohbetimiz var. Sana sigara içme diyemem çünkü ben içiyorum, ama sigaraya başlamasan kendine iyilik yaparsın...Zaten hiç merakım olmadı ve şimdiye kadar da tek nefesim yok. Hiçbir zaman da hayatta içmem demedim, hayatın ne getireceği hiç belli olmaz... Bazen aklıma türlü kötü senaryalor geliyor. Ya şöyle olursa ya böyle olursa diye ... O zamanlar da bile, içimi kaplayan sıkıntının yanında aklım, hemen çözüm yolları sermeye çalışıyor önüme. Korkma yaparsın bir şekilde diyor içimde ki ses... Sonunda yapamasam bile, beni yapabileceğime inandırdığın için sana...

Aforizmalar- aphorisms- aphorismen

Son dönemde aklımdan geçen kısa kısa cümleler; Bilinç düzeyi olarak, kendini gelişime kapatıp yaşamaya devam etmek (buna da ne kadar yaşamak denir ise); Hindistan'da ki kast sisteminin en alt seviyesinde (bilinç olarak) yaşama gibi olmaz mı? Bir olmamışlık hissi ile kıvranıp durmak... Kızımın aldığı kararların hatalı olduğunu görüyorum, bu yanlış diyorum ama vazgeçiremiyorum. Umarım çocuğumun hayatını, kendi eliyle yaşanması zor hale getirdiğini izlemek zorunda kalan ebeveynlerden biri olmam. Ne kadar sevseniz de, anneliği bile çocuğunuzun size çizdiği sınıra kadar yapabiliyorsunuz (büyüdüklerinde)... İnsanların birbiri ile bir sebepten ötürü tanıştığını düşünüyorum. Bu yüzden eğer elimize küçük te olsa bir fırsat geçtiğinde, yardımcı olmayı esirgemeyelim. Tabi sonrasında bunu unutmak koşulu ile, beklentiler bizi zehirlemesin diye ... Egomuz bizden eylem ister ve bu yorucudur. Ama hayat eylemsiz olmanızı da istemez, eylemsizliğinizi de yorar. Madem her türlü yorulacağ...

Kızıma Mektup

Bu ayki ödevlerimizden biri (geçen kış olduğu gibi yarım gün, evde sıkılmamak adına evimize yakın bir anaokuluna gidiyor kızım), anne ve babanın kızımızın sevdiğimiz yönlerini anlatacağımız bir mektup yazmak. Bu mektup arkadaşlarına okunacak, kendisi hakkındaki düşüncelerimizi arkadaşlarının yanında duymaktan mutlu olacağı vurgulanmış bu ödevi gönderirken. Anne baba olarak neler hissediyoruz, babasıyla aramızda neler konuşuyoruz onun hakkında, bunları içeren bir mektup yazmaya çalıştım, kızımıza ortak duygularımızı iletmeye çalıştım. Mektubum: Canım Kızımız, 05.06.2007 saat 22.23 te seni ilk kucağımıza aldığımızda bu minik güzeller güzeli kız gerçekten bizim kzımız mı diye sorduk birbirimize. 9 ay süren bir mucizeye şahit olmuştuk ve en büyük mucize de seni kollarımız arasına alabilmekti. O günden bu yana neredeyse 3.5 yıl geçti, bazan seni uyurken izliyoruz ve birbirimize tekrarlıyoruz şurada uyuyan melek bizim kızımız diye. Hergün şükrediyoruz sen bizimlesin, sağlıklısın ve m...