Ana içeriğe atla

Arada kaldım

Susam sokağında adını hatırlamadığım karakterinin de dediği gibi arada kaldım tam arada...

Bir tarafta iyi günde, kötü günde, hastalıkta, sağlıkta yanında olmaya söz verdiğim, çok sevdiğim kocam, diğer tarafta benim, hatta ikimizin parçası, canım kızım. Geçen bahardan beri kendi kimliğini bulma çabalarında olan kızım erken ergenlik (terrible two) denilen dönemi tüm hırçınlığı ile yaşıyor evet, olur olmaz herşeyi ağlayarak istemeler, inatlaşmalar, prim veriyor muyuz hayır, peki o bunları yapmaktan vazgeçiyor mu hayır. Yapacak bir şey yok böyle bir dönem yaşanacak ve elbet bir gün bitecek.

Hiç aklıma gelmezdi tabi böyle bir dönemin, kocamla benim aramda ki ilişkiyi zorlayacağı. Son 8 aydır baba ile kız arasında öyle bir inatlaşma var ki, sanırsınız sonuçta evin egemenliği el değiştirecek. İlk önceleri kayıtsız kalmayı denedim, sen dedim dur, müdahale etme baba kız kendi ilişkilerini kendilerini şekillendirsinler, baktım olmuyor bu sefer, babaya sen kızla ilgili sorumluluk alma bırak bana mümkün olduğunca ben yapayım dedim, ama bu da sonuç vermedi ve benim artık kafadaki teller gerilmeye başladı.

Sonuçta tamam, çocuklar bu dönemde gerçekten sabırları zorluyor, mevlana olmak gerekiyor ama çocuk olduğunu da gözardı etmemek gerekiyor. Hiç kızmayalım demiyorum elbette ama kızmanın da bir sınırı olmalı, çocuğa yaptığı işin yanlışlığını gösterir seviyede kalmalı, o kızma hınç seviyesine geldi mi orada bir durup düşünmek gerekiyor bence.

Annelikten mi bilmiyorum ama artık kocam kızımıza kontrolsüz kızdığında ben de ona çok kızıyorum ve eskiden en azından sağduyu ile susup daha sakin bir zamanda konuşmayı denerdim ama artık benim de sabrım yok ve dün ilk kez sesimi yükseltip yeter artık dedim. Gerçekten bu gerilim yedi bitirdi beni, sıkıntıdan yüzümde kocaman sivilce çıktı. Bu gerilimi nasıl sonlandırabilirim hiç bilemiyorum.

Kocamı da anlamaya çalışıyorum bu arada, evet iş ile ilgili sıkıntılı bir dönem yaşadı - yaşıyor. Hayat zor, bize iyi olanaklar sağlamaya çalışıyor, ama benim lüks beklentim zaten yok, benim tek istediğim huzur. Geçen kendimi dışlanmış gibi hissediyorum dedi, çünkü ben kızla aralarında gerilim olmasın diye belki farkına varmadan sürekli kızımıza ilgi gösterip aralarına bir set koyuyor olabilirim, yanlış da olsa ne kadar az muhattap olurlarsa o kadar az gerginlik olur diye düşünüyorum sanırım. Ama bir taraftan da onun kendini dışlanmış hissetmesini, bu sürecin aramızdaki sevgiye zarar vermesini hiç istemiyorum ki, veriyor, görüyorum ama bir şey yapamıyorum.

Defalarca kendisi için birşeyler -yeni bir hobi yada başka bir şey- yapması konusunda yüreklendirdim. Pisikolojik bir destek alabilirsin yada beraber gidelim dedim, ama hiç birine yanaşmıyor. Tabi bu durumu çözebilmek için önce bir problem olduğunu kabullenmek gerekiyor. Ve görüyorum ki en sancılı dönem de kabullenme evresi. Kocamın ailesi ile konuşmak bile geçti aklımdan ama sonra, iş daha mı karmaşıklaşır acaba diye vazgeçtim.

Ne yapacağımı şaşırdım, artık bir şey yokmuş gibi üstünü de örtemiyorum, üstüne gittikçe herşey daha da gerginleşiyor. Gerginlikten dolayı her söz yargılamak amaçlı yapılmış gibi algılanıyor. Her gün biraz daha mesafe giriyor araya farkına varmadan. Evde havada asılı duran bir gerginlikle günler geçiyor. Bundan sonra hep böyle mi olacak diyorum bazen, bazen diyorum geçer, bazen de hiçbir şey diyemiyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kızıma Mektup

Bu ayki ödevlerimizden biri (geçen kış olduğu gibi yarım gün, evde sıkılmamak adına evimize yakın bir anaokuluna gidiyor kızım), anne ve babanın kızımızın sevdiğimiz yönlerini anlatacağımız bir mektup yazmak. Bu mektup arkadaşlarına okunacak, kendisi hakkındaki düşüncelerimizi arkadaşlarının yanında duymaktan mutlu olacağı vurgulanmış bu ödevi gönderirken. Anne baba olarak neler hissediyoruz, babasıyla aramızda neler konuşuyoruz onun hakkında, bunları içeren bir mektup yazmaya çalıştım, kızımıza ortak duygularımızı iletmeye çalıştım. Mektubum: Canım Kızımız, 05.06.2007 saat 22.23 te seni ilk kucağımıza aldığımızda bu minik güzeller güzeli kız gerçekten bizim kzımız mı diye sorduk birbirimize. 9 ay süren bir mucizeye şahit olmuştuk ve en büyük mucize de seni kollarımız arasına alabilmekti. O günden bu yana neredeyse 3.5 yıl geçti, bazan seni uyurken izliyoruz ve birbirimize tekrarlıyoruz şurada uyuyan melek bizim kızımız diye. Hergün şükrediyoruz sen bizimlesin, sağlıklısın ve m...

Aforizmalar- aphorisms- aphorismen

Son dönemde aklımdan geçen kısa kısa cümleler; Bilinç düzeyi olarak, kendini gelişime kapatıp yaşamaya devam etmek (buna da ne kadar yaşamak denir ise); Hindistan'da ki kast sisteminin en alt seviyesinde (bilinç olarak) yaşama gibi olmaz mı? Bir olmamışlık hissi ile kıvranıp durmak... Kızımın aldığı kararların hatalı olduğunu görüyorum, bu yanlış diyorum ama vazgeçiremiyorum. Umarım çocuğumun hayatını, kendi eliyle yaşanması zor hale getirdiğini izlemek zorunda kalan ebeveynlerden biri olmam. Ne kadar sevseniz de, anneliği bile çocuğunuzun size çizdiği sınıra kadar yapabiliyorsunuz (büyüdüklerinde)... İnsanların birbiri ile bir sebepten ötürü tanıştığını düşünüyorum. Bu yüzden eğer elimize küçük te olsa bir fırsat geçtiğinde, yardımcı olmayı esirgemeyelim. Tabi sonrasında bunu unutmak koşulu ile, beklentiler bizi zehirlemesin diye ... Egomuz bizden eylem ister ve bu yorucudur. Ama hayat eylemsiz olmanızı da istemez, eylemsizliğinizi de yorar. Madem her türlü yorulacağ...

Annelik üzerine - about to be mother - im Begriff zu sein Mutter

Dün anneler günü olunca ve sabahtan biraz da kendimle kalınca, annelik üzerine düşündüm biraz... Ben kızımızı büyütürken yapılacaklar konusunda çok ısrar eden bir anne olmadım; bir şey yemek istemiyorsa başka bir şey önerdim, giymek istemediği şeyi zorla giydirmedim (bazen hiç olmayacak yerlere, hiç olmayacak kıyafetler ile gitmek isterdi , izin vermediğim oldu), o an yemek istemez ise sonra yersin dedim, gündüz uykusunu bırakmak istediğinde zorla uyutmadım ancak akşam uyku saati konusunda disiplinli olmaya çalıştım vb. Eşim, özellikle benim yemek konusunda ısrarcı olmamamı hep eleştirdi ve yemek konusunda (aslında her konuda) ısrarcı bir anne (bu benim annemin tam tersi bir annelik) ile büyüdüğü için; yemek yediren anneyi , şefkatli anne olarak kodladığından; bana zaman zaman şefkatli bir anne olmadığımı ima etti. Şaka ile karışık lakabımı Norveçli mürebbiye yaptı. Benim görüşüme göre ise bir çocuk annesi tarafından sevildiğini biliyor ise, yemekte ısrar etmiş, etmemiş; onu öyle y...