İnce Çizgiler



Şimdi yaşımı da göz önünde bulundurur isek, yılların yüzümde yavaş yavaş oluşturduğu ince çizgilerden de bahsedebilirdim ama o konuya sonra geleceğiz.

Pazar sabahı kahvaltı sonrası ortalığı toparlarken gelen birkaç cümledir sebebi bu yazının.

Hayat öyle ince çizgilerden oluşuyor ki; iş yerinizden emekli olabileceğinizi düşündüğünüzün ertesi günü, bir anlık bir öfke ile çantanızı elinize alıp çıkıp gidebiliyorsunuz. Daha bir gece önce ki davetin gözde çiftiyken, fitili ateşleyen küçük bir tartışma ile, anlaşamıyoruz o zaman boşanalım diyebiliyorsunuz. Çok sağlıklı olduğunuzu düşünürken, tesadüfi bir test sonucu bir hastalığın vücudunuzda sinsice ilerlediğini öğrenebiliyorsunuz…

Bu kadar karamsar olmamak gerekir tabi, tam tersi durumlar da mevcut;

Bir iş yerinde kriz olsa gözden çıkarılacak ilk personel iken,  birinin aniden işten ayrılması ile – en azından işi biliyor- tutulması gereken personel olabiliyorsunuz. Tam aşktan ümidinizi kesmişken, hayatınızın aşkı ile karşılaşabiliyorsunuz. Çok amansız bir hastalık ile uğraşırken, tedavinize olumlu yanıt verebiliyorsunuz…

Hayat öyle ince çizgiler ile ayrı ki, öbür tarafa nasıl geçtiğinizi bile anlamıyorsunuz.  Sevinsek mi, üzülsek  mi  bilemiyorum ama her iki tarafta daimi değil, bir o taraftayız, bir bu tarafta.



Galiba en iyisi bu hayatı fazla ciddiye almamak,  nasılsa içinden sağ salim çıkamayacağız değil mi? (Twitter’ dan alıntıdır)

Yorumlar

  1. Tam benim kafamda şeyler yazmışsın, son cümleyi saymazsak eğer. Ona ufak bir itirazım var. Ben tam da öyle yapıyorum kimi zaman, hayatı ciddiye almıyorum yani, gelgelelim yine olmuyor, hayat sıktıkça sıkıyor. O vakit tersinden bakmaya çalışıyorum: acaba hayatı ciddiye almadığım için mi sıkılıyorum, diye soruyorum kendime, biraz ciddiye almaya çalışıyorum. Ama yine değişen bir şey yok. So what?

    Selamlar. :)

    YanıtlaSil
  2. Belki hayatın anahtarı bir şeyleri değiştirebilmek değildir de, hayatın getirdiklerini nasıl karşılayabildiğimizdir ? ben de bilmiyorum :)

    Ya da hayatımız tam istediğimiz gibi olsa bile (hayatı tam istediği gibi olan var mıdır?) yine de so what diyeceğiz?

    Amaçsız da yaşanmıyordur belki diyeceğim ama bu insanın bir amacı olmalıdır da, sonradan insanlara dayatılan bir öğreti midir ? Onda da ikilemde kalıyorum...

    Yani sözün özü ben hayat meselelerinde hep ikilemdeyim :)

    YanıtlaSil
  3. Sakın hayat dediğimiz şey ikilemin ta kendisi olmasın?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

babama - ode to my father -ode an meinen Vater

Aforizmalar- aphorisms- aphorismen

Ataerkillik- Patriarchy - Patriarchat