Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ne kadar da doğru !

Benim son ayrıldığım işimi de düşününce, ne kadar da doğru! Onca didinip gösterdiğin özverinin sonucunda bir bakmışsın, sana kalan sadece haksızlığa uğramış olduğunun hissi.

Sarılmak İstedim

Başlığa ne yazsam bir türlü bilemedim, önce bakıcılar yazsam dedim, hissettiklerimi anlatmaya yetmeyecekti, ne desem ne desem derken, hissettiğimi yazmaya karar verdim ve yukarıda ki başlık çıkı ortaya. Daha önce mutlaka bahsetmişimdir, bizim oturduğumuz sitede eşimin ilkokul arkadaşı da ailesi ile birlikte oturuyor. Bir oğulları var bizim kızdan 2 yaş küçük. İlk doğduğunda yatılı bakıcı ile başlamışlardı ama daha bebek yaşını doldurmadan hafta sonu bir hırsızlık olayına karışıp apar topar bakıcı sınır dışı edilince Türk ve gündüzlü bir bakıcı ile devam etmeye karar verdiler. Ancak işleri yoğun ve seyahatli ve bir de 1, 5 yaşında konulan otizm teşhisinden dolayı gündüzlü bakıcı ile çok zorlandıkları için tekrar yatılı bakıcıya döndüler. O ana kadar bu bakıcılık müessesesine anne olarak tek taraftan baktığımın farkına bile varmamıştım. Biz çalışan annelerdik ve çocuğumuzu bırakacağımız insan çok önemliydi , canımızı kimlere emanet ediyorduk, iyi birilerini bulmak ne kadar zordu.....

Sevgi, Huzur, Güven

Bir anne ile evladının birbirine sarıldığında ortaya çıkan sevgi, huzur ve güven duygusunu başka hangi resim bu kadar güzel anlatabilir? Allah'ım tüm kuzucukları bağışla, bizim hatalarımızdan onları muaf tut.

İç Huzur İçin İnsana Ne Gerekir

Bugün internette dolanırken rastladım bu yazılara. Hemen çıktılarını aldım. Güzel çerçeveler bulup eve asmak için. Bildiğim ama unuttuğumu fark ettiğimde, tekrar tekrar bakmak için.

Sufilere neden "Nefes ehli" denir? (Alıntıdır Hicran İpekbağlar)

Aşağıda ki yazı çok hoşuma gitti, dönüp tekrar tekrar okumak için bloğuma eklemek istedim. Nefes   kelimesi,”   nefs ” kökünden gelir. Nefs, can, ruh ve öz kavramları ile açıklanır. Yani nefs, insanın bütün durumları; şuuru, belleği, yargıları, anlık halleri, akılsal çalışmaları, ahlakı, içgüdüleri, duyguları, organizmasını kaplayan bir olgudur. Kısacası, nefs kendimiz olan her şeye işaret eder, bir farkında oluş içerir. Hal böyle olunca nefesinin farkında olmayan kişi tüm bunlardan, yani kendinden bi haber olmuş oluyor. Sufi ler, ” nefs – nefes” ilişkisini şöyle kuruyorlar. Nefsin her bir anına nefes, yani soluk denir. Gerçek bir sufi, her bir nefesinin farkında olup, “An’ın çocuğu” yani şu andan başka bir şey olmadığı, farkındalığını mütemadiyen yaşayan demektir. Bu durumda sufilere “nefes ehli” de denir. Yani, insanın özünü bilebilmesi, nefsini (kendini) tanıması için arayış çıkış noktası, ”nefesi” tanımak ve farkında olmaktır. Sufilere göre tüm varlık ra...

Ah Soma

İçim öyle acıyor , öyle yanıyor ki.  Durup durup ağlıyorum. Medyadan uzak kalmak istiyorum, deve kuşu misali kafamı gömmek duymamak, görmemek istiyorum. Ama biliyorum duymasam da, görmesem de o acı orada.  Sonra bilgi almadan edemiyorum. Benim içi böyle yanıyorsa, ah canlarını orada kaybedenlerin acısı nasıldır diyorum, bir el var sanki içimde kalbimi sıkıştırıyor, nefes alamıyorum. Hayatı sorgulamaya başlıyorum neden bunca acı, bu kadar acıyacaksa canımız neden yaşıyoruz ki diyorum ? Aklıma yaşanması muhtemel anlar geliyor, kızımın üniversiteden mezun olduğunu görmek, evlendiğini görmek, anne olduğunu görmek... Orada anlıyorum tekrar hayatın vazgeçilmez olduğunu ... Ağlıyorum, öyle çok ağlıyorum ki O madenin altında kalanlara, yakınlarına, bir ümit bekleyenlere,  kendi ölümüme, yakınlarımın ölümüne... Çok çaresiz hissettim, sonra iyi ki Allah' a inanıyorum dedim yoksa kime sığınırdım ? Eğer ki bir ihmal var ise, bu ihmalden sorumlu herkesin cezasını çek...

Toplu Taşıma İle İmtihanım

 İlkokulda iken yürüyerek gidip geliyordum, zaten Balıkesir' de her yere, çarşıya bile yürümek mümkün, ortaokul ve lisede okulum biraz şehir dışında olduğu için servis vardı, üniversitede yine çoğunlukla yürüyordum ama gerekirse metro hattını (namı diğer Ankaray) kullanabiliyordum. Yüksek lisansın bitmesine yakın işe başladım işe de başlayınca babamın yardımı ile ilk arabamı aldım, sonrasında bugüne kadar işe hep ya kendi aracım ile ya da şirket aracı ile gidip geldim.  Şu son iş değişikliğine kadar İstanbul' da 1-2 kez otobüse ve metroya binmişiliğim dışında ne metrobüs kullanmıştım ne dolmuş ( dolmuşa henüz hala binmedim)  Dolayısıyla toplu taşıma konusunda feci acemiyim. Toplu taşımanın tüm zorluklarına rağmen bir süre araba almayı düşünmüyorum. Çünkü İstanbul' da araba sahibi olmak artık o kadar da iyi bir şey değil sanki. Trafiği ayrı dert, park etmesi ayrı dert. Eskiden sadece işe gidiş geliş saatlerinde yoğun olan trafik artık her daim yoğun ve trafikte geçe...

30 Yıllık Farktan Gelen Benzerlik

30 yıllık farka rağmen kızım ile aramızda ortak bir nokta fark ettim geçenlerde. Kızım yaşlarındayken bizim evimizde ev  telefonu (o zamanlar sadece telefon deniyordu) yoktu. Çünkü Balıkesir 'in santrali yeni telefon hattı vermeye yeterli değildi, bir süre sadece başvuru aldılar sonra santral yenilenip te hat sayısı çoğalınca (hatlar dijital değildi ) bu sıraya göre telefon verdiler. Alt komşumuzun telefonundan ararlardı bizi acil bir durum olduğunda, biz telefon edeceğimiz zaman yakında bir bakkalın telefonunu kullanırdık jeton ile. Şimdi bizim evimizde de ev telefonu yok, çünkü ne zamanki Türk Telekom satıldı ve hattı neredeyse hiç kullanmadığımız halde acayip acayip faturalar gelmeye başladı, biz ev telefonumuzu iptal ettirdik. Hem artık cep telefonu varken ev telefonu nedir ki?

Değişim

Elbette Kafka' nın değişimi gibi bir şey değil yaşadığım ancak son dönemde iş hayatımda önemli bir değişiklik oldu ve bu değişiklik büyük ihtimal ile hayatımın geneline yansıyacak. Daha önceden defalarca bahsetmiştim, her ne kadar seyahati bol bir işim olsa da ofis günleri işe yürüyerek gidip geldiğimden ve öğlen yemekleri için eve geldiğimden. İşte bu iş yeri Şubat' ın ortasında taaaa Şekepınar' a taşındı. Ofisin alan kodu bile İstanbul değil artık. Söz verdiğim üzere 2 hafta denedim  ama olmadı. Yoğun seyahat temposunun üzerine bir de ofise gidip gelme çilesi eklenince eksiler artıları geçiverdi. Öyle bir ruh halindeydim ki sanki akşam o trafik hiç çözülmeyecek ve ben evime hiç dönemeyeceğim. Şubatı' ın sonunda istifamı verdim (Taşınma sebebi ile tüm haklarımı alabileceğimi de öğrenerek). Bunca yılın hatırına 1 Mayıs'a kadar bizi idare eder misin taleplerini geri çevirmeden çalışmayı kabul ettim. Ama çok zor geçen bir 2 aydı, size programdan kısa bir kesi...