Cumartesi günü öğlen saatlerinde bu akşam ne yapalım derken, Oyun Atölyesi' nde yer bulabilirsek tiyatroya gidelim diye telefona sarıldık. Aradığımızda Oyun Atölyesi'nin açılışının 15. yıl dönümü nedeni ile ilk sahnelenen oyun ' Dolu Düşün Boş Konuş ' için boş yer olduğunu öğrenince koşarak evden çıktık.
Son dönemde izlediğim en iyi oyundu. Öncelikle Haluk Bilginer'i bu oyunu çevirip uyarladığı için, sonrasında da tüm oyuncuları, müthiş performansları için tebrik ediyorum ve önlerinde saygı ile eğiliyorum.
Oyun James Joyce 'un Ulysses eseri gibiydi, insanların söyledikleri bir cümlenin yanında, o anda akıllarından geçen onlarca cümle. Ve oyuncu asıl düşüncelerini seyirci ile paylaşırken diğer tüm oyuncuların zaman durmuşçasına son hareketlerinde kalmaları...
James Joyce 'un Ulysses eseri, bir adamın 1 günde başından geçenleri yalaşık 900 sayfada anlatmasıdır. Bir gün için 900 sayfa nasıl yazılır derseniz? Eserin tüm kahramanlarının söyledikleri ve yaşadıklarının yanı sıra akıllarından geçen her şeyi de kaleme alarak 900 sayfaya ulaşılmıştır diyebilirim.
Diğer okuyanları bilemem ama ben 2,5 ay gibi bir sürede bitirdim, zaten uzun olan kitabı bir de anlamadığım yerleri tekrar tekrar okuyunca ancak bu kadar sürede bitirebildim. Hazmı kolay bir kitap değil baştan söyleyeyim.
Ama işte hayatta olan şeylerin sıralamasının bir sebebi var. Benim bu oyuna gitmem için önce bu kitabı okumam gerekiyormuş. Ne zaman ki oyunu izledim, Ulysses' den bölümler aklıma geldikçe hala flu olan bazı noktalar netleşti , bu oyundan sonra bir daha okusam mı diye bile düşünüyorum?
Bu sefer Oyun Atölyesi'nde , üniversite yıllarında AST (Ankara Sanat Tiyatrosu) ' den aldığım tadı aldım. AST' yi bilir misiniz? Benim öğrencilik yıllarımda Selçuk Yöntem, Altan Erkekli, .... oyunlar sahnelerdi. Bir Ceza Avukatı' nın Anıları ve şimdi adını net hatırlayamadığım onlarca güzel oyun.
Artık AST benim için ne ise Oyun Atölyesi' de aynıdır.
Hayat kitaplarla ve tiyatro ile daha da bir güzel değil mi?
Son dönemde izlediğim en iyi oyundu. Öncelikle Haluk Bilginer'i bu oyunu çevirip uyarladığı için, sonrasında da tüm oyuncuları, müthiş performansları için tebrik ediyorum ve önlerinde saygı ile eğiliyorum.
Oyun James Joyce 'un Ulysses eseri gibiydi, insanların söyledikleri bir cümlenin yanında, o anda akıllarından geçen onlarca cümle. Ve oyuncu asıl düşüncelerini seyirci ile paylaşırken diğer tüm oyuncuların zaman durmuşçasına son hareketlerinde kalmaları...
James Joyce 'un Ulysses eseri, bir adamın 1 günde başından geçenleri yalaşık 900 sayfada anlatmasıdır. Bir gün için 900 sayfa nasıl yazılır derseniz? Eserin tüm kahramanlarının söyledikleri ve yaşadıklarının yanı sıra akıllarından geçen her şeyi de kaleme alarak 900 sayfaya ulaşılmıştır diyebilirim.
Diğer okuyanları bilemem ama ben 2,5 ay gibi bir sürede bitirdim, zaten uzun olan kitabı bir de anlamadığım yerleri tekrar tekrar okuyunca ancak bu kadar sürede bitirebildim. Hazmı kolay bir kitap değil baştan söyleyeyim.
Ama işte hayatta olan şeylerin sıralamasının bir sebebi var. Benim bu oyuna gitmem için önce bu kitabı okumam gerekiyormuş. Ne zaman ki oyunu izledim, Ulysses' den bölümler aklıma geldikçe hala flu olan bazı noktalar netleşti , bu oyundan sonra bir daha okusam mı diye bile düşünüyorum?
Bu sefer Oyun Atölyesi'nde , üniversite yıllarında AST (Ankara Sanat Tiyatrosu) ' den aldığım tadı aldım. AST' yi bilir misiniz? Benim öğrencilik yıllarımda Selçuk Yöntem, Altan Erkekli, .... oyunlar sahnelerdi. Bir Ceza Avukatı' nın Anıları ve şimdi adını net hatırlayamadığım onlarca güzel oyun.
Artık AST benim için ne ise Oyun Atölyesi' de aynıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder