Ana içeriğe atla

Stefan Zweig

Bir çok kitabını okudum ve yazar olarak kalemini çok güçlü bulur ve çok severim. Son olarak dünün dünyasını okudum, bir otobiyografi ve gördüm ki çocukluk ve ilk gençlik yıllarını dönemine göre (hatta bu dönemde ve her dönemde bile bir çok insana göre) çok şanslı geçiren bir insanın sonradan yaşanılan dünya savaşları ile elindekini kaybetmesi sonucu yazılmış bir şikayet tiradı, hem de tüm kitap boyunca. Ah mösyö sizin o ilk dönemde yaşadığınız şanslı hayatı ömrü boyunca göremeyen/ göremeyecek olan milyarlar var hem geçmişte, hem bugün ve hatta gelecekte ... Sanki o bahşedilen hayat sizin hakkınızmış gibi , elinizden alınınca nasıl da kabullenememişsiniz.... Demek ki neymiş, yazar olmak başkaymış, insan olmak başka .... Tabi Sezar'ın hakkı Sezar'a ; hep barış yanlısı olmuş, savaşın tüm yıkıcılığını, insan hayatlarını nasıl alt üst edip, insan onurunu yerle bir ettiğini, savaşta kaybeden milyonlar yanında savaşlardan faydalanıp zenginleşen ve ekmeğine yağ sürülen çıkarcıları, kitlesel ahmaklığı çok güzel anlatmış... Bu bile başlı başına bir şey ama mösyö şimdi insanların birbirlerine yaptıkları bir görseniz (İsrail'in Gazze' de yaptıklarına ne derdi acaba?) ... Biz ne yapalım? Bu yazıya kitabı okurken başladım ve peyder pey devam ettim. Kitabın sonlarına doğru yaptığı özeleştiriyi de eklememek olmaz; 'Biz galiba fazla şımartılmıştık' minvalinde... Hayat şakaya ve şımarmaya hiç gelmiyor .... I have read many of his books and find his writing style exceptionally strong and admirable. Most recently, I read The World of Yesterday, an autobiography. It struck me as a lament written by someone who- after experiencing an extraordinarily fortunate childhood and youth even by the standards of his time and also for all the times - lost everything to the world wars. Ah, monsieur, there are billions of people in the past and present, who never experienced such a privileged life like you. Yet, it seems you struggled to accept this loss, as though it was your inherent right... This makes me think: being a great writer is one thing, but being a great human is another. Of course, Give Caesar what is Caesar's: throughout the book, he passionately advocates for peace, vividly depicting the devastation of war, the destruction of human dignity, and collective foolishness. His critique of the profiteers of war and the societal collapse it causes is striking. However, monsieur, if you had seen what people are doing to each other now (like what Israel is doing in Gaza), what would you have thought? And what shall we do? I began writing this as I started to read the book, adding my thoughts as I went. Toward the end of the book, he reflects, admitting, "Perhaps we were too spoiled." Life doesn’t tolerate jokes or indulgence, does it? Ich habe viele seiner Bücher gelesen und finde seinen Schreibstil außergewöhnlich kraftvoll und bewundernswert. Zuletzt habe ich Die Welt von Gestern, eine Autobiografie, gelesen. Es erschien mir wie eine Klage, geschrieben von jemandem, der nach einer außergewöhnlich privilegierten Kindheit und Jugend – sogar nach den Maßstäben seiner Zeit und aller Zeiten – durch die Weltkriege alles verlor. Ach, Monsieur, es gibt Milliarden von Menschen in der Vergangenheit und Gegenwart, die niemals ein so privilegiertes Leben wie Sie erlebt haben. Und doch scheint es, als hätten Sie Mühe gehabt, diesen Verlust zu akzeptieren, als wäre es Ihr angeborenes Recht... Das lässt mich denken: Ein großer Schriftsteller zu sein, ist eine Sache, ein großartiger Mensch zu sein, eine andere. Natürlich: Gib dem Kaiser, was des Kaisers ist. Im ganzen Buch plädiert er leidenschaftlich für den Frieden, schildert lebhaft die Verwüstungen des Krieges, die Zerstörung der menschlichen Würde und die kollektive Torheit. Seine Kritik an den Kriegsgewinnlern und dem gesellschaftlichen Zusammenbruch, den dies verursacht, ist beeindruckend. Aber, Monsieur, wenn Sie sehen könnten, was die Menschen heutzutage einander antun (wie das, was Israel in Gaza tut), was hätten Sie gedacht? Und was sollen wir tun? Ich begann, dies zu schreiben, als ich das Buch zu lesen anfing, und fügte nach und nach meine Gedanken hinzu. Gegen Ende des Buches reflektiert er und gesteht: „Vielleicht waren wir zu verwöhnt.“ Das Leben duldet weder Scherze noch Verwöhnung, oder?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

babama - ode to my father -ode an meinen Vater

Çok düşündüm şöyle etkili bir giriş yapmak için. Ama ne yazsam eksik kaldı, duygumu anlatmaya yetmedi.... Ortadan gireyim o zaman. Ben büyürken, babam beni her istediğimi yapabileceğime inandırdı, hayatım boyunca şunu da yapamam diye hiçbir düşünce geçmedi aklımdan. Ne üniversite okuyacağım şehri kısıtladı, ne bölümü, hiçbir şeyi.... Babamdan hayır bunu yapamazsın hiç duymadım ben. Hatta üniversiteye gitmeden önce , söyle bir sohbetimiz var. Sana sigara içme diyemem çünkü ben içiyorum, ama sigaraya başlamasan kendine iyilik yaparsın...Zaten hiç merakım olmadı ve şimdiye kadar da tek nefesim yok. Hiçbir zaman da hayatta içmem demedim, hayatın ne getireceği hiç belli olmaz... Bazen aklıma türlü kötü senaryalor geliyor. Ya şöyle olursa ya böyle olursa diye ... O zamanlar da bile, içimi kaplayan sıkıntının yanında aklım, hemen çözüm yolları sermeye çalışıyor önüme. Korkma yaparsın bir şekilde diyor içimde ki ses... Sonunda yapamasam bile, beni yapabileceğime inandırdığın için sana...

Kızıma Mektup

Bu ayki ödevlerimizden biri (geçen kış olduğu gibi yarım gün, evde sıkılmamak adına evimize yakın bir anaokuluna gidiyor kızım), anne ve babanın kızımızın sevdiğimiz yönlerini anlatacağımız bir mektup yazmak. Bu mektup arkadaşlarına okunacak, kendisi hakkındaki düşüncelerimizi arkadaşlarının yanında duymaktan mutlu olacağı vurgulanmış bu ödevi gönderirken. Anne baba olarak neler hissediyoruz, babasıyla aramızda neler konuşuyoruz onun hakkında, bunları içeren bir mektup yazmaya çalıştım, kızımıza ortak duygularımızı iletmeye çalıştım. Mektubum: Canım Kızımız, 05.06.2007 saat 22.23 te seni ilk kucağımıza aldığımızda bu minik güzeller güzeli kız gerçekten bizim kzımız mı diye sorduk birbirimize. 9 ay süren bir mucizeye şahit olmuştuk ve en büyük mucize de seni kollarımız arasına alabilmekti. O günden bu yana neredeyse 3.5 yıl geçti, bazan seni uyurken izliyoruz ve birbirimize tekrarlıyoruz şurada uyuyan melek bizim kızımız diye. Hergün şükrediyoruz sen bizimlesin, sağlıklısın ve m...

Aforizmalar- aphorisms- aphorismen

Son dönemde aklımdan geçen kısa kısa cümleler; Bilinç düzeyi olarak, kendini gelişime kapatıp yaşamaya devam etmek (buna da ne kadar yaşamak denir ise); Hindistan'da ki kast sisteminin en alt seviyesinde (bilinç olarak) yaşama gibi olmaz mı? Bir olmamışlık hissi ile kıvranıp durmak... Kızımın aldığı kararların hatalı olduğunu görüyorum, bu yanlış diyorum ama vazgeçiremiyorum. Umarım çocuğumun hayatını, kendi eliyle yaşanması zor hale getirdiğini izlemek zorunda kalan ebeveynlerden biri olmam. Ne kadar sevseniz de, anneliği bile çocuğunuzun size çizdiği sınıra kadar yapabiliyorsunuz (büyüdüklerinde)... İnsanların birbiri ile bir sebepten ötürü tanıştığını düşünüyorum. Bu yüzden eğer elimize küçük te olsa bir fırsat geçtiğinde, yardımcı olmayı esirgemeyelim. Tabi sonrasında bunu unutmak koşulu ile, beklentiler bizi zehirlemesin diye ... Egomuz bizden eylem ister ve bu yorucudur. Ama hayat eylemsiz olmanızı da istemez, eylemsizliğinizi de yorar. Madem her türlü yorulacağ...