Ana içeriğe atla

İŞTE BENİM ZEKİ MÜREN

Zeki Müren hep sevdiğim ve seveceğim bir ses. Şimdi bile evde en çok onun plaklarını dinliyorum. Yapı Kredi Sanat Galerisi'nde açılan sergiyi duyunca, başladım kıvranmaya nasıl bir fırsat yaratsam da gitsem diye. Arkadaşım H'ye sergiden bahsedince hadi gidelim dedi ve Pazar günü güzel bir havada düştük yollara.

Sergide; el yazısı ile mektupları, bir çok resim, kendisine ait kişisel ve ev eşyaları, sahne kostümleri, oynadığı filmler ile ilgili afiş ve resimler gibi bir çok  eşyası vardı. Ancak beni en çok etkileyen sergiye kadar hiç bilmediğim, Zeki Müren'in bir tiyatro oyununda yer almış olmasıydı. Oyunun adı Çay ve Sempati, oyunda aldığı rol, cinsel tercihi yüzünden üniversitede arkadaşları tarafından alaya alınan bir öğrenci. Oyunun sonunda ise yine eşcinsel olan üniversite hocasının hiç ilgilenmediği karısı ile birlikte oluyor.

Robert Anderson tarafından 1950'lerde yazılan oyun 1965 yılında Türkiye' de sahnelemiş.

Çok dolu dolu yaşamış, gezmediği- görmediği kalmamış. O dönemde bile kendini ortaya koyabilecek kadar cesur bir insanmış. Ama her cesur insan gibi biraz yalnızmış...

Ve Amerika ya da Avrupa doğumlu olsaymış, şu an dünya çapında tanınan bir insan olurmuş.

Şarkılarınla hala yaşıyorsun...

Sevgi dolu bir dünyam var dört yanımda tüm insanlar 
Dünya malı neye yarar dostluklarla yaşıyorum 
Şiirlerde romanlarda  
Gelmiş geçmiş zamanlarda  
Tamburlarda kemanlarda şarkılarla yaşıyorum  
Sevgilerden nakışlarla mutlu mutsuz bakışlarla 
Kalpten kalbe akışlarla alkışlarla yaşıyorum 

Ben de sevdim bir zamanlar içimde bin hatıra var  
Herkes hayatını yaşar anılarla yaşıyorum 
Ne köşklerde ne sarayda 

Ne dünyada ne de ayda 
Benim yerim çok uzakta dualarla yaşıyorum 
Şarkılara duygu seren çilelere göğüs geren  
Dertli gönüllere giren işte benim zeki müren 

Kimsesizlerin kimsesiziyim kimsesizim 
Yalnızların yalnızıyım yalnızım 
Dertlilerin dertlisiyim dertliyim 
Aşıkların aşkıyım aşıkım 
İsmim mesut göbek adım bahtiyar 
Yıllarca hep böyle bildiniz siz 
mesut bahtiyardan şarkılar dinlediniz"


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kızıma Mektup

Bu ayki ödevlerimizden biri (geçen kış olduğu gibi yarım gün, evde sıkılmamak adına evimize yakın bir anaokuluna gidiyor kızım), anne ve babanın kızımızın sevdiğimiz yönlerini anlatacağımız bir mektup yazmak. Bu mektup arkadaşlarına okunacak, kendisi hakkındaki düşüncelerimizi arkadaşlarının yanında duymaktan mutlu olacağı vurgulanmış bu ödevi gönderirken. Anne baba olarak neler hissediyoruz, babasıyla aramızda neler konuşuyoruz onun hakkında, bunları içeren bir mektup yazmaya çalıştım, kızımıza ortak duygularımızı iletmeye çalıştım. Mektubum: Canım Kızımız, 05.06.2007 saat 22.23 te seni ilk kucağımıza aldığımızda bu minik güzeller güzeli kız gerçekten bizim kzımız mı diye sorduk birbirimize. 9 ay süren bir mucizeye şahit olmuştuk ve en büyük mucize de seni kollarımız arasına alabilmekti. O günden bu yana neredeyse 3.5 yıl geçti, bazan seni uyurken izliyoruz ve birbirimize tekrarlıyoruz şurada uyuyan melek bizim kızımız diye. Hergün şükrediyoruz sen bizimlesin, sağlıklısın ve m...

Aforizmalar- aphorisms- aphorismen

Son dönemde aklımdan geçen kısa kısa cümleler; Bilinç düzeyi olarak, kendini gelişime kapatıp yaşamaya devam etmek (buna da ne kadar yaşamak denir ise); Hindistan'da ki kast sisteminin en alt seviyesinde (bilinç olarak) yaşama gibi olmaz mı? Bir olmamışlık hissi ile kıvranıp durmak... Kızımın aldığı kararların hatalı olduğunu görüyorum, bu yanlış diyorum ama vazgeçiremiyorum. Umarım çocuğumun hayatını, kendi eliyle yaşanması zor hale getirdiğini izlemek zorunda kalan ebeveynlerden biri olmam. Ne kadar sevseniz de, anneliği bile çocuğunuzun size çizdiği sınıra kadar yapabiliyorsunuz (büyüdüklerinde)... İnsanların birbiri ile bir sebepten ötürü tanıştığını düşünüyorum. Bu yüzden eğer elimize küçük te olsa bir fırsat geçtiğinde, yardımcı olmayı esirgemeyelim. Tabi sonrasında bunu unutmak koşulu ile, beklentiler bizi zehirlemesin diye ... Egomuz bizden eylem ister ve bu yorucudur. Ama hayat eylemsiz olmanızı da istemez, eylemsizliğinizi de yorar. Madem her türlü yorulacağ...

Annelik üzerine - about to be mother - im Begriff zu sein Mutter

Dün anneler günü olunca ve sabahtan biraz da kendimle kalınca, annelik üzerine düşündüm biraz... Ben kızımızı büyütürken yapılacaklar konusunda çok ısrar eden bir anne olmadım; bir şey yemek istemiyorsa başka bir şey önerdim, giymek istemediği şeyi zorla giydirmedim (bazen hiç olmayacak yerlere, hiç olmayacak kıyafetler ile gitmek isterdi , izin vermediğim oldu), o an yemek istemez ise sonra yersin dedim, gündüz uykusunu bırakmak istediğinde zorla uyutmadım ancak akşam uyku saati konusunda disiplinli olmaya çalıştım vb. Eşim, özellikle benim yemek konusunda ısrarcı olmamamı hep eleştirdi ve yemek konusunda (aslında her konuda) ısrarcı bir anne (bu benim annemin tam tersi bir annelik) ile büyüdüğü için; yemek yediren anneyi , şefkatli anne olarak kodladığından; bana zaman zaman şefkatli bir anne olmadığımı ima etti. Şaka ile karışık lakabımı Norveçli mürebbiye yaptı. Benim görüşüme göre ise bir çocuk annesi tarafından sevildiğini biliyor ise, yemekte ısrar etmiş, etmemiş; onu öyle y...