Ana içeriğe atla

artık...

Dün Elazığ' dan uçakla arkadaşlarımızın düğününden dönerken aklıma gelenleri yazmaya çalışacağım.

Elazığ' a ilk gidişimdi bu arada, hatta dünyada en gittiğim doğu lokasyonu değil belki ama Türkiye' de bu kadar doğuya daha önce hiç gitmemiştim.  Bu kadar yeşil beklemiyordum, herkes çok sıcak ve misafirperver davrandı, hiç yabancılık çekmedim, kendimi yük gibi hissettirmeden ağırladılar sağ olsunlar. Mutfakları tek kelime ile muhteşem, her şey çok ama çok lezizdi. Çok kısa ama bir o kadar keyifli bir seyahat oldu bizim için, dün dönüş öncesi hızlı bir şehir turu yapma fırsatımız da oldu. Harput'a çıktık, eski bir cami ve kale surlarına bakma fırsatımız oldu ve ne yazık ki restorasyon çalışması altında tarihin nasıl yok edildiğini gördük.

Bunlar kısaca veni, vidi, vici kısmı, oysa dönüş uçağında düşündüklerim bambaşka şeyler oldu.

Fark ettim ki ben artık haklı olmak değil sadece huzurlu ve mutlu olmak istiyorum. Zamanında değiştiremeyeceğim şeylerle ilgili bir dolu cümleler kurdum. Eşe,dosta yakındım. Şimdi bakıyorum kendimi hırslandırmaktan başka bir işe yaramamış. Sağ olsunlar onlar da dinlemiş, ama ne yazık hem onların vaktini, hem de kendi vaktimi harcamışım.

Haklı olmak, mutlu etmiyor çünkü insanı. Haklı olduğunu ispatlamak için yapılan onca şey, söylenen onca cümle, bana yorgunluktan başka bir şey vermedi. Haklı oldum belki ama mutluluğu ıskaladım, ispat peşinde.

Tabi ki haklı olduğumu düşündüğüm durumlarda, bildiğimi yapmaya devam edeceğim ama artık ne kendimi ne de karşımdaki insanı haklılık mevzu ile yormayacağım.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kızıma Mektup

Bu ayki ödevlerimizden biri (geçen kış olduğu gibi yarım gün, evde sıkılmamak adına evimize yakın bir anaokuluna gidiyor kızım), anne ve babanın kızımızın sevdiğimiz yönlerini anlatacağımız bir mektup yazmak. Bu mektup arkadaşlarına okunacak, kendisi hakkındaki düşüncelerimizi arkadaşlarının yanında duymaktan mutlu olacağı vurgulanmış bu ödevi gönderirken. Anne baba olarak neler hissediyoruz, babasıyla aramızda neler konuşuyoruz onun hakkında, bunları içeren bir mektup yazmaya çalıştım, kızımıza ortak duygularımızı iletmeye çalıştım. Mektubum: Canım Kızımız, 05.06.2007 saat 22.23 te seni ilk kucağımıza aldığımızda bu minik güzeller güzeli kız gerçekten bizim kzımız mı diye sorduk birbirimize. 9 ay süren bir mucizeye şahit olmuştuk ve en büyük mucize de seni kollarımız arasına alabilmekti. O günden bu yana neredeyse 3.5 yıl geçti, bazan seni uyurken izliyoruz ve birbirimize tekrarlıyoruz şurada uyuyan melek bizim kızımız diye. Hergün şükrediyoruz sen bizimlesin, sağlıklısın ve m...

Aforizmalar- aphorisms- aphorismen

Son dönemde aklımdan geçen kısa kısa cümleler; Bilinç düzeyi olarak, kendini gelişime kapatıp yaşamaya devam etmek (buna da ne kadar yaşamak denir ise); Hindistan'da ki kast sisteminin en alt seviyesinde (bilinç olarak) yaşama gibi olmaz mı? Bir olmamışlık hissi ile kıvranıp durmak... Kızımın aldığı kararların hatalı olduğunu görüyorum, bu yanlış diyorum ama vazgeçiremiyorum. Umarım çocuğumun hayatını, kendi eliyle yaşanması zor hale getirdiğini izlemek zorunda kalan ebeveynlerden biri olmam. Ne kadar sevseniz de, anneliği bile çocuğunuzun size çizdiği sınıra kadar yapabiliyorsunuz (büyüdüklerinde)... İnsanların birbiri ile bir sebepten ötürü tanıştığını düşünüyorum. Bu yüzden eğer elimize küçük te olsa bir fırsat geçtiğinde, yardımcı olmayı esirgemeyelim. Tabi sonrasında bunu unutmak koşulu ile, beklentiler bizi zehirlemesin diye ... Egomuz bizden eylem ister ve bu yorucudur. Ama hayat eylemsiz olmanızı da istemez, eylemsizliğinizi de yorar. Madem her türlü yorulacağ...

Annelik üzerine - about to be mother - im Begriff zu sein Mutter

Dün anneler günü olunca ve sabahtan biraz da kendimle kalınca, annelik üzerine düşündüm biraz... Ben kızımızı büyütürken yapılacaklar konusunda çok ısrar eden bir anne olmadım; bir şey yemek istemiyorsa başka bir şey önerdim, giymek istemediği şeyi zorla giydirmedim (bazen hiç olmayacak yerlere, hiç olmayacak kıyafetler ile gitmek isterdi , izin vermediğim oldu), o an yemek istemez ise sonra yersin dedim, gündüz uykusunu bırakmak istediğinde zorla uyutmadım ancak akşam uyku saati konusunda disiplinli olmaya çalıştım vb. Eşim, özellikle benim yemek konusunda ısrarcı olmamamı hep eleştirdi ve yemek konusunda (aslında her konuda) ısrarcı bir anne (bu benim annemin tam tersi bir annelik) ile büyüdüğü için; yemek yediren anneyi , şefkatli anne olarak kodladığından; bana zaman zaman şefkatli bir anne olmadığımı ima etti. Şaka ile karışık lakabımı Norveçli mürebbiye yaptı. Benim görüşüme göre ise bir çocuk annesi tarafından sevildiğini biliyor ise, yemekte ısrar etmiş, etmemiş; onu öyle y...