Benim babam çok kitap okur, küçüklüğüme dair babamı ne zaman gözümün önüne getirmeye çalışsam; babamın koltuğa uzanmış (annemin deyişiyle yanlamış) kitap okuyan hali gelir gözümün önüne. Sabah kalkardım babam kitap okuyor olurdu, gece tuvalete kalkardım babam yine kitap okuyor olurdu.
Vitrinler vardı benim çocukluğumda, misafir odalarını süsleyen. Annelerin yemek takımlarını, kristal bardaklarını sergiledikleri. Benim anneme ise sadece2 göz ayrılmıştı, çünkü diğer raflar babamın kitapları ile doluydu.
Yeşil 8 ciltlik Resimli Ansiklopedi serisi vardı mesela, benim hayranlıkla okumayı bilmeden tekrar tekrar resimlerine baktığım. En belirgin hatırladığım resimler; deniz altı canlandırması (değişik balıklar, yosunlar vs.), Hindu bir erkek resmi (turuncu yerel kıyafetli ve hatırladığım kadarı ile çenesinde piercing vardı) ve İsveçli bir kız (sarışın, güneşli havada gözlerini kısarak bakmış).
Bir gün eve kolilerce kitap geldi, o zaman sanırım 5- 5.5 yaşlarındayım, babamın yeni siparişlerinin içinden 12 kırmızı kutuda toplam 60 kitap. Babam bunlar senin dedi, okumayı öğrenince sırayla okursun. Okumayı öğreninceye kadar resimleri ile avundum, onları okuyabilecek yaşa gelince de aç kurtlar gibi saldırdım. O 60 kitabın içinde 3 kitap vardı ki tekrar tekrar kaç kere okudum bilemiyorum; Fedor Amca, Şeker Portakalı ve Kanatlı Karınca' nın Kanatlarında.
Fedor Amca ve Şeker Portakalını çoğu insan bilir ama Kanatlı Karınca' nın Kanatlarında kitabını başka hiçbir yerde duymadım. Yürüyemeyen köylü bir kızın her sabah kalkıp, kendini kanatlı karıncanın kanatlarında dünyayı gezerken hayal ettiğini anlatan bir kitaptı (belki de adını yanlış hatırlıyorumdur). Annem ne yazık ki, kardeşim de büyüdükten sonra o kitapları bir yerlere bağışlamış.
Onların değerini tekrar hatırladığımda, artık evimizde değillerdi. Çocukluğuma ait ve çocuğuma bırakabileceğim en değerli hazinelerimden birine sahip çıkmak için geç kalmıştım.
Kızıma geçenlerde Fedor Amca' yı aldım ve okudum. Yaşına göre az resimli ve uzun bir kitap olmasına rağmen ilgiyle dinledi. Şeker Portakalı içinse biraz daha büyümesini bekliyorum, şimdilik onun dünyasına ağır gelebilir. Diğer kitabı ise bir gün bulmayı ümit ediyorum.
Bu koşuşturmacalı hayatın içinde elimden geldiğince kendi kendime ve kızıma kitap okumaya çalışıyorum. Ve hep daha çok kitap okuyabilmeyi istiyorum (bir ara bu konuyu çok sık dile getirmiş olmalıyım ki, eşim sana bir sahaf dükkanımı açsak bile dedi). Ama en çok istediğim şey, tıpkı babamın bana kitap okumayı sevdirmesi gibi kızıma kitap okumayı sevdirebilmek.
Ah babacığım, canım babacığım. Bana kitap okumayı sevdirdiğin için sana ne desem az. Çok teşekkür ederim.
Vitrinler vardı benim çocukluğumda, misafir odalarını süsleyen. Annelerin yemek takımlarını, kristal bardaklarını sergiledikleri. Benim anneme ise sadece2 göz ayrılmıştı, çünkü diğer raflar babamın kitapları ile doluydu.
Yeşil 8 ciltlik Resimli Ansiklopedi serisi vardı mesela, benim hayranlıkla okumayı bilmeden tekrar tekrar resimlerine baktığım. En belirgin hatırladığım resimler; deniz altı canlandırması (değişik balıklar, yosunlar vs.), Hindu bir erkek resmi (turuncu yerel kıyafetli ve hatırladığım kadarı ile çenesinde piercing vardı) ve İsveçli bir kız (sarışın, güneşli havada gözlerini kısarak bakmış).
Bir gün eve kolilerce kitap geldi, o zaman sanırım 5- 5.5 yaşlarındayım, babamın yeni siparişlerinin içinden 12 kırmızı kutuda toplam 60 kitap. Babam bunlar senin dedi, okumayı öğrenince sırayla okursun. Okumayı öğreninceye kadar resimleri ile avundum, onları okuyabilecek yaşa gelince de aç kurtlar gibi saldırdım. O 60 kitabın içinde 3 kitap vardı ki tekrar tekrar kaç kere okudum bilemiyorum; Fedor Amca, Şeker Portakalı ve Kanatlı Karınca' nın Kanatlarında.
Fedor Amca ve Şeker Portakalını çoğu insan bilir ama Kanatlı Karınca' nın Kanatlarında kitabını başka hiçbir yerde duymadım. Yürüyemeyen köylü bir kızın her sabah kalkıp, kendini kanatlı karıncanın kanatlarında dünyayı gezerken hayal ettiğini anlatan bir kitaptı (belki de adını yanlış hatırlıyorumdur). Annem ne yazık ki, kardeşim de büyüdükten sonra o kitapları bir yerlere bağışlamış.
Onların değerini tekrar hatırladığımda, artık evimizde değillerdi. Çocukluğuma ait ve çocuğuma bırakabileceğim en değerli hazinelerimden birine sahip çıkmak için geç kalmıştım.
Kızıma geçenlerde Fedor Amca' yı aldım ve okudum. Yaşına göre az resimli ve uzun bir kitap olmasına rağmen ilgiyle dinledi. Şeker Portakalı içinse biraz daha büyümesini bekliyorum, şimdilik onun dünyasına ağır gelebilir. Diğer kitabı ise bir gün bulmayı ümit ediyorum.
Bu koşuşturmacalı hayatın içinde elimden geldiğince kendi kendime ve kızıma kitap okumaya çalışıyorum. Ve hep daha çok kitap okuyabilmeyi istiyorum (bir ara bu konuyu çok sık dile getirmiş olmalıyım ki, eşim sana bir sahaf dükkanımı açsak bile dedi). Ama en çok istediğim şey, tıpkı babamın bana kitap okumayı sevdirmesi gibi kızıma kitap okumayı sevdirebilmek.
Ah babacığım, canım babacığım. Bana kitap okumayı sevdirdiğin için sana ne desem az. Çok teşekkür ederim.
Yorumlar
Yorum Gönder