Ana içeriğe atla

Mutluluğun sırlarından biri

Mutluluğun sırrı deyince ve mutluluk insandan insana değişen bir kavram da olunca, mutluluğun sırlarından biri demek daha doğru geldi.

Bu aralar yine bir değişim sürecindeyim sanki, dinginliğe bir adım daha yakınlaştıran bir değişim gibi...

Her değişim öncesi gibi, biraz sancılı oldu. Şubat ve Mart' ta karamsar bir ruh hali seyrederken şimdi çok dingin hissediyorum.

Daha önceden fark etmediğim konularda, farkındalığım artıyor. Kararlar alıyorum, daha önce verdiğim kararlardan vazgeçiyorum. Ay yok yok yapamayacağım dediğim konularda, kafamda soru işaretleri uyanıyor.

Sır dedim nerelere geldim. Sır da değil aslında, belki daha önce başka yerlerde okumuş yada başka birinden duymuş bile olabilirim.  Ama işte insanın kendi içinde keşfi bir başka oluyor.

Neymiş efenim, kafamda yanan ampul: Çevrendeki insanlardan beklentilerini minimumda tutmak, hatta mümkün ise hiçbir beklentiye girmemek.

Dikkat ediyorum, kırgınlıkları en çok ; çok samimiyiz- çok iyi arkadaşız vb. dediğimiz beklentilerimizin yüksek olduğu insanlarla yaşıyoruz. Bu herkes için geçerli; anne, baba, eş, çocuk, arkadaş, vb.

İlişkileri (her türlü ilişkiyi)  kafalarımızda öyle şekillere sokuyoruz ki, hem kendimizden hem de karşımızdakinden beklentilerimiz büyüyor da büyüyor. Hatta bu beklentiler bir bakmışsınız, sorumluluk haline gelivermiş.

Beni niye aramadı, beni niye anlamadı, bana neden öyle baktı,.... bla bla bla....

Aramadıysa ve sesini duymak istiyorsan sen ara, ha derdin sadece aranan insan olmak ise diyebileceğim bir şey yok, anlamadıysa, daha açık anlatmaya çalış, kendi kendine kuracağına neden öyle baktığını sor ....

Velhasıl mutlu olmak için tek ve koşulsuz şart değil farkındayım ama bir adım daha yaklaştıracak bir şey var ise o da beklememek/ beklentiye girmemek.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kızıma Mektup

Bu ayki ödevlerimizden biri (geçen kış olduğu gibi yarım gün, evde sıkılmamak adına evimize yakın bir anaokuluna gidiyor kızım), anne ve babanın kızımızın sevdiğimiz yönlerini anlatacağımız bir mektup yazmak. Bu mektup arkadaşlarına okunacak, kendisi hakkındaki düşüncelerimizi arkadaşlarının yanında duymaktan mutlu olacağı vurgulanmış bu ödevi gönderirken. Anne baba olarak neler hissediyoruz, babasıyla aramızda neler konuşuyoruz onun hakkında, bunları içeren bir mektup yazmaya çalıştım, kızımıza ortak duygularımızı iletmeye çalıştım. Mektubum: Canım Kızımız, 05.06.2007 saat 22.23 te seni ilk kucağımıza aldığımızda bu minik güzeller güzeli kız gerçekten bizim kzımız mı diye sorduk birbirimize. 9 ay süren bir mucizeye şahit olmuştuk ve en büyük mucize de seni kollarımız arasına alabilmekti. O günden bu yana neredeyse 3.5 yıl geçti, bazan seni uyurken izliyoruz ve birbirimize tekrarlıyoruz şurada uyuyan melek bizim kızımız diye. Hergün şükrediyoruz sen bizimlesin, sağlıklısın ve m...

Aforizmalar- aphorisms- aphorismen

Son dönemde aklımdan geçen kısa kısa cümleler; Bilinç düzeyi olarak, kendini gelişime kapatıp yaşamaya devam etmek (buna da ne kadar yaşamak denir ise); Hindistan'da ki kast sisteminin en alt seviyesinde (bilinç olarak) yaşama gibi olmaz mı? Bir olmamışlık hissi ile kıvranıp durmak... Kızımın aldığı kararların hatalı olduğunu görüyorum, bu yanlış diyorum ama vazgeçiremiyorum. Umarım çocuğumun hayatını, kendi eliyle yaşanması zor hale getirdiğini izlemek zorunda kalan ebeveynlerden biri olmam. Ne kadar sevseniz de, anneliği bile çocuğunuzun size çizdiği sınıra kadar yapabiliyorsunuz (büyüdüklerinde)... İnsanların birbiri ile bir sebepten ötürü tanıştığını düşünüyorum. Bu yüzden eğer elimize küçük te olsa bir fırsat geçtiğinde, yardımcı olmayı esirgemeyelim. Tabi sonrasında bunu unutmak koşulu ile, beklentiler bizi zehirlemesin diye ... Egomuz bizden eylem ister ve bu yorucudur. Ama hayat eylemsiz olmanızı da istemez, eylemsizliğinizi de yorar. Madem her türlü yorulacağ...

Annelik üzerine - about to be mother - im Begriff zu sein Mutter

Dün anneler günü olunca ve sabahtan biraz da kendimle kalınca, annelik üzerine düşündüm biraz... Ben kızımızı büyütürken yapılacaklar konusunda çok ısrar eden bir anne olmadım; bir şey yemek istemiyorsa başka bir şey önerdim, giymek istemediği şeyi zorla giydirmedim (bazen hiç olmayacak yerlere, hiç olmayacak kıyafetler ile gitmek isterdi , izin vermediğim oldu), o an yemek istemez ise sonra yersin dedim, gündüz uykusunu bırakmak istediğinde zorla uyutmadım ancak akşam uyku saati konusunda disiplinli olmaya çalıştım vb. Eşim, özellikle benim yemek konusunda ısrarcı olmamamı hep eleştirdi ve yemek konusunda (aslında her konuda) ısrarcı bir anne (bu benim annemin tam tersi bir annelik) ile büyüdüğü için; yemek yediren anneyi , şefkatli anne olarak kodladığından; bana zaman zaman şefkatli bir anne olmadığımı ima etti. Şaka ile karışık lakabımı Norveçli mürebbiye yaptı. Benim görüşüme göre ise bir çocuk annesi tarafından sevildiğini biliyor ise, yemekte ısrar etmiş, etmemiş; onu öyle y...