Kayıtlar

2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Artic Cirle Laponya' dan Rutinime - From the Arctic Circle Lapland to My Routine - Vom Polarkreis Lappland zu meiner Routine

Resim
Geçtiğimiz hafta Finlandiya ve İsveç'i kapsayacak şekilde bir seyahat yaptık. Seyahatimiz oldukça atraksiyonluydu; Noel Babanın köyünün ziyareti, husky, ren geyiği ve kar motoru sürüşleri, kuzey ışıkları avı, buz otel ve benim için en heyecanlı kısmı buzkıran ile , buzlu denizde özel kıyafetler ile yüzme deneyimi. Bu hafta o anıların canlılığı ile geçiyor. Rutinimin bozulmasına açık bir insan değilim. Günlük düzenim, bana güven ve kontrol hissi veriyor. Fakat farkındayım ki hayatımda gerçekten fark yaratan hikâyeler, çoğu zaman rutinimin dışına çıktığım anlarda başlıyor. Seyahat etmeyi çok seviyorum. Yeni yerler görmek, farklı tatlar denemek, başka kültürleri hissetmek… Hepsi bana çok iyi geliyor. Ama ne zaman bir seyahat planlasam, içimi bir endişe dalgası kaplıyor: Ya bir şey unutursam? Sonra kendime hatırlatıyorum: Unut, ne olacak ki? Gittiğin yerden alırsın. Ya bir şey olursa? diyorum; Olabilir, seyahate çıkmasan da birşeyler olabilir. Bu küçük iç konuşmalarla kendimi rah...

Bu Kadar Yakın, Bu Kadar Uzak- So Close, Yet So Far -So nah und doch so fern

Resim
Bazen düşünüyorum; politikacıların sermayedarlarla el ele verip tüm dünyada, milyonlarca insanı taraf yapmaya çalıştığı o büyük düzeni… Herkesi bir yere ait olmaya, birine karşı durmaya, bir grubun parçası gibi hissetmeye zorluyorlar. Oysa gerçekte, çoğumuzun derdi bambaşka, sadece güzel bir hayat sürmek... Hepimiz akşam ne pişireceğimizi, ne yiyeceğimizi düşünüyoruz. 3. dünya savaşı çıkcak mı diye endişeleniyoruz. Çocuğumuzun bizden istediği bir şeyi bütçemize göre ne zaman alabileceğimizi planlıyoruz. Şanslıysak, belki önümüzdeki yaz tatile nereye gidebileceğimizi konuşuyoruz. Biraz huzur, biraz güven, biraz da sevdiklerimizle vakit geçirebileceğimiz alanlar arıyoruz. Endişelerimiz ortak. Sevinçlerimiz, korkularımız, planlarımız benzer. O zaman nasıl oluyor da birbirimize bu kadar yabancılaşabiliyoruz? Nasıl oluyor da aynı gökyüzünün altında yaşarken, bu kadar uzak düşebiliyoruz? Belki de politikacılar bizi bölmeye çalışırken biz farkında olmadan kendi kalelerimizi örüyoruz — “b...

farklılıkları sevmek - loving differences - unterschiede lieben

Resim
Kızım üniversiteye kayıt yaptırdı. Ağustos ve Eylül ayları, onun kaydı, yaşayacağı ev ve yeni düzeniyle ilgili telaşlarla geçti. Ekim başında ise okul açılmadan önce bir hafta boyunca online oryantasyon eğitimleri oldu. O programlardan birinde, kulüp çalışmaları kapsamında şu cümle geçti: “Ortak hedef için aynı düşünmeseniz de, birlikte çalışıp hedefe varmayı öğreniyorsunuz.” O cümle içimde derin bir düşünceler bıraktı. Çünkü tam da hayatın birçok alanında olması gerektiği gibi, gençlere “farklı düşünebilirsin; önemli olan birlikte çalışabilmek” öğütleniyordu. Ve o anda bu cümle ülkemde ve dünyada olanlara karşı hissettiklerimle birleşti. Öncelikle ülkem ve insanlarını ele alırsam ; hepimiz kendimizce ülkemizi seviyoruz; herkes barış, huzur ve refah istiyor. Peki o zaman nasıl oldu da yıllar içinde bu kadar parçalandık? Nasıl oldu da politikacıların, çıkar gruplarının oyunlarına gelerek birbirimizi karşıt, bazen de düşman gibi görür hâle geldik? Daha geniş bir açıdan dünyaya ba...

evlilik - marriage - ehe

Resim
Evlenmek kolay. Bir imza, bir merasim, birkaç güzel dilek… Ama bir evliliği sürdürmek, işte o gerçekten emek isteyen, sabırla ve anlayışla örülmesi gereken bir yolculuk. Yani evliliğin sürmesine gönlümüzün olması gerekiyor Bizim dilimizde evli olduğun kişiye kocam ya da karım demenin yanında bir de “eşim” dersin. Güzel bir kelimedir “eş”. Çünkü sadece “evlendiğim kişi” anlamına gelmez; “denk olan, karşılığı olan” demektir. Ama düşününce… bu ne kadar büyük bir beklenti aslında. İkiz kardeşinin bile her konuda dengin olamayacağı bir hayatta, belki de başta sana tamamen yabancı olan birine “denk” payesi veriyorsun. Onun seninle aynı hızda, aynı duyguda, aynı düşüncede olmasını bekliyorsun. Belki de ilişkileri zorlaştıran tam olarak bu — sürekli bir “denk olma” beklentisi. Oysa hayat, insan, duygu — hiçbir şey sabit değil. Bugün denk olduğun kişiyle, yarın bambaşka yerlerde olabiliyorsun. Gerçek emek, o denklik kaydığında yeniden birbirine yaklaşabilmekte. Aynı frekansı yeniden bulma...

iletişim - communication- kommunikation

Resim
Ben olayların ve durumların eğilip bükülmeden, olduğu gibi konuşulması gerektiğine inanıyorum. Ne ise o. Bu yaklaşım, insan ilişkilerinde kısa vadede zorluklar yaratabiliyor; çünkü herkes doğrudanlığa alışık değil. Ancak uzun vadede, bu açıklık sayesinde çok daha güçlü, güvene dayalı ilişkiler kurulabiliyor. Çünkü inanıyorum ki insanlar arasındaki birçok anlaşmazlık, aslında “net olmamaktan” kaynaklanıyor. Ne hissettiğimizi, ne düşündüğümüzü, ne istediğimizi tam olarak söylemeyip ima etmeyi seçiyoruz. Karşımızdakinin bizi anlamasını bekliyoruz, ama o kişi bizim zihnimizi okuma becerisine sahip değil. Sonuç: kırgınlık, yanlış anlaşılma, uzaklaşma. Tabii burada kastettiğim şey, her konuda fikir beyan etmek ya da kimsenin değiştiremeyeceği şeyler —örneğin dış görünüşü— hakkında yorum yapmak değil. Açıklıktan bahsederken, aslında duygularımız ve beklentilerimiz konularında net olmayı kastediyorum. Yani karşımızdakinden ne umduğumuzu, hangi davranışların bizi etkilediğini, nelerin bi...

demokrasi: bir yalan mı? democracy: is a lie? - demokratie: eine lüge?

Resim
Demokrasi bütük bir yalan mı? Sandığın ötesine gitmeyen bir yanılsama mı? “Ülkemde ve dünyada olanlara bakıyorum ve bazen kendimizi büyük demokrasi yalanı ile avutuyor muyuz acaba diye düşünmekten, kendimi alamıyorum.” Bu cümle, aslında hepimizin ortak bir iç çekişi gibi. Çünkü artık demokrasi, çoğumuz için sadece bir kavramdan ibaret. Kitaplarda tanımlanan o ideal sistemin, hayatlarımızda nasıl bir karşılığı kaldı, gerçekten biliyor muyuz? Sadece sandık demokrasi midir? Demokrasinin simgesi olarak sandığı gösteririz. Oy vermek, halkın iradesinin yansımasıdır deriz. Ama sandık sadece bir araçtır — amaç değil. Eğer seçimler, manipülasyonun, yalanın, kutuplaşmanın gölgesinde yapılıyorsa; eğer vatandaş oy verirken özgür iradesinden çok korkularıyla hareket ediyorsa, o zaman sandık da bir yanılsamadan ibaret olmuyor mu? Demokrasi, sadece seçme hakkı değil; bilgiye erişme hakkı, eleştirebilme cesareti ve hesap sorabilme gücü değil mi? Bu sorgulamanın sadece bizim ülkemize özgü olmadı...

büyümek - to be grown up- erwachsen zu sein

Resim
Kızım bu sene 18 yaşında ve üniversiteli oldu. Gözlerimin önünde büyüme sancılarının tümünü çekiyor ve gelecekte olacağı kişi için kozasında debelenip duruyor. Evet gençler büyümeye çok hevesli ama gerçekten hazırlar mı? Büyümeyi sadece istedikleri her şeyi yapma özgürlüğü olarak görüyorlar. Peki ya kendi hayatlarının sorumluluğunu almak, buna hazırlar mı? Tüm endişelerimi içimde derleyip toparlayıp, aşağıda ki mesajı kızıma attım. Umarım kendi iyi halini bulma yolunda, kendisine ışık olur ... Büyümek demek, istediğin her şeyi yapmakta özgürsün demek değildir canım kızım. Çocukken hepimiz bir an önce büyümek istedik. Geç yatmak, istediğimizi yemek, kimseye hesap vermemek, kararları kendimiz almak… “Büyüyünce özgür olacağım” fikri, çoğumuzun zihninde masalsı bir gerçeklik gibiydi. Ama zaman geçip gerçekten büyümeye başladığımızda fark ettik ki, özgürlük hiç de hayal ettiğimiz kadar "sınırsız" değildi. Aslında büyümek, sınırsız özgürlüğün değil, sorumlulukla yoğrulmuş bi...

borç - debt- schuld

Resim
Borç Dünyanın kimseye borcu yok! Hayatın içinde bazen öyle insanlara rastlarız ki, davranışları sanki tüm dünya onlara bir şey borçluymuş gibidir. Talepleri bitmez, şikayetleri eksik olmaz. Herkesin onları anlamasını, onların ihtiyaçlarını karşılamasını, onların dediklerini yapmasını beklerler. Üstelik bunu; bir talep ya da minnettarlıkla değil; sanki bu zaten onların en doğal hakkıymış gibi yaparlar ve borçlarını tahsil edemediklerini düşündüklerinde öfkelenirler ve neredeyse size düşman kesilirler. Peki neden bazı insanlar bu şekilde davranırlar? Hak ettiklerine mi inanırlar? Yoksa eksikliklerini mi doldurmaya çalışırlar? Bu tür davranışlar genellikle derinlerde yatan bir tatminsizlik ya da değersizlik hissinin üzerini örtmek için ortaya çıkıyor gibi. İnsan, içten içe kendini yetersiz hissediyorsa, dış dünyadan bu boşluğu doldurmasını bekliyor sanki. Takdir edilmeyi, onaylanmayı, sevilmeyi — ama koşulsuzca, sürekli olarak ve karşılık vermeden istiyor. Çünkü içindeki boşluk ...

pusula - the compass - der Kompass

Resim
Kızlarımıza güçlü olmayı öğretmeliyiz: Çünkü hayat boyu karşılaşacakları fırtınalardan çıkmanın yolu içlerinde ki gücü kullanmak ve kendi pusulalarını takip etmek olacak. Kız çocuklarımızı sevgiyle, şefkatle büyütüyoruz. Onlara iyi insanlar olmalarını, dürüstlükten ve merhametten şaşmamalarını öğütlüyoruz. Fakat çoğu zaman unuttuğumuz bir şey var: Bu dünya sadece iyi niyetli insanların yaşadığı bir yer değil. Ve ne yazık ki, onları en çok zorlayanlar bazen en yakınlarındakiler olacak. Gün gelecek, birileri çıkıp onlara “Seni çok seviyorum” diyecek. Belki gerçekten sevecek de. Ama sevgi her zaman saf ve koşulsuz olmuyor. İnsan, farkında olmadan bile olsa, sevdiğini kendi istediği gibi şekillendirmeye, yönlendirmeye çalışabiliyor. Bu yönlendirme bazen nazik sözlerle, bazen de pasif bir baskıyla olabiliyor. Üstelik bu manipülasyon her zaman kötü niyetle gelmiyor. Kimi zaman iyi olduğunu sanan ama sınır çizmeyi bilmeyen insanlar da bunu yapabiliyor. İşte tam da bu yüzden kızlarımıza...

aforizmalar 2 - aphorisms 2- aphorismen 2

Resim
İyi ya da kötü, her şey bir şeylere evrilir. Sonu iyi olsun, bu da geçecek biliyorum ve hayırlısını diliyorum. Göz yaşlarımın şükürlere karışması dileğiyle... Sınavıma razıyım, mücadeleye ve umuda devam... Göz yaşı ferahlığı diye de bir şey var... Geçen bir arkadaşımla konuşurken; "Neden insan basitçe her şeyde iyiyi seçemiyor ki?" diye sordum. "Kötü olmasa iyinin kıymetini bilir miydik?" dedi. Gerçekten bilmez miydik? İnsanoğlu hem çok karmaşık hem de çok basit. Onca ilerlemeye rağmen temel insani ihtiyaçlarımızı karşılayabildikten sonra hemen bir anlam arayışı ve buna mukabil bir inanç sistemi ihtiyacı doğuyor. Bu pencereden bakınca; İnkalar'dan, eski Mısırlılar'dan ne farkımız kalıyor? Hayatın insana ne yapacağı hiç belli olmaz... Yaşarken hep bir şeyler bekleniyor; bu umut mudur? Yoksa oyalanma mı? İnsanların gözündeki yaşın, kalbindeki sıkıntının sebebi olmamak lazım... Herkes kendini anlatmanın, kendini dinletmenin derdinde; kimseyi dinlemey...

babama - ode to my father -ode an meinen Vater

Resim
Çok düşündüm şöyle etkili bir giriş yapmak için. Ama ne yazsam eksik kaldı, duygumu anlatmaya yetmedi.... Ortadan gireyim o zaman. Ben büyürken, babam beni her istediğimi yapabileceğime inandırdı, hayatım boyunca şunu da yapamam diye hiçbir düşünce geçmedi aklımdan. Ne üniversite okuyacağım şehri kısıtladı, ne bölümü, hiçbir şeyi.... Babamdan hayır bunu yapamazsın hiç duymadım ben. Hatta üniversiteye gitmeden önce , söyle bir sohbetimiz var. Sana sigara içme diyemem çünkü ben içiyorum, ama sigaraya başlamasan kendine iyilik yaparsın...Zaten hiç merakım olmadı ve şimdiye kadar da tek nefesim yok. Hiçbir zaman da hayatta içmem demedim, hayatın ne getireceği hiç belli olmaz... Bazen aklıma türlü kötü senaryalor geliyor. Ya şöyle olursa ya böyle olursa diye ... O zamanlar da bile, içimi kaplayan sıkıntının yanında aklım, hemen çözüm yolları sermeye çalışıyor önüme. Korkma yaparsın bir şekilde diyor içimde ki ses... Sonunda yapamasam bile, beni yapabileceğime inandırdığın için sana...

Ataerkillik- Patriarchy - Patriarchat

Resim
Eşimin babasının hastalığı, kızın üniversite sınavı stresi derken yorgunuz ve eşimle aramız gerildi. Her evlilikte olur; tartışılır, çözülür ama dediği bir şey var ki aklımdan çıkmıyor... Geçen haftasonu benim üniversite arkadaşlarımdan birinin verdiği bir davete gitmek üzere yola çıktık. İlk konuştuğumuzda belki ben gelemem , babama gitmem gerekebilir dedi, ben de tamam ben tek te giderim, sorun değil dedim.Sonradan gelmeye karar verdi. Malum önce haftasonu trafiği, sonra park yeri, bir de arkadaşların, o evlerine ilk defa gittiğimizden, tam girişi anlayamadık tariften (yani ben tahmin ettim ve o yönde gitmeye başladım ama kendisi o şekilde olduğuna ikna olmadığı için boşuna ileri geri yaptık) ve yine gerilim... Sanki ben onu oraya zorla götürdüm, sanki trafiğin ve park yerinin sorumlusu benim.... Neyse dedim o gün tadımız kaçmasın, sonra konuşurum... Bir sonra ki gün yaptıklarını söylediğimde, bunun için mi laf ediyorsun? Bunda ne var? Bunda mesele edilecek ne var; seni arkadaş...

Annelik üzerine - about to be mother - im Begriff zu sein Mutter

Resim
Dün anneler günü olunca ve sabahtan biraz da kendimle kalınca, annelik üzerine düşündüm biraz... Ben kızımızı büyütürken yapılacaklar konusunda çok ısrar eden bir anne olmadım; bir şey yemek istemiyorsa başka bir şey önerdim, giymek istemediği şeyi zorla giydirmedim (bazen hiç olmayacak yerlere, hiç olmayacak kıyafetler ile gitmek isterdi , izin vermediğim oldu), o an yemek istemez ise sonra yersin dedim, gündüz uykusunu bırakmak istediğinde zorla uyutmadım ancak akşam uyku saati konusunda disiplinli olmaya çalıştım vb. Eşim, özellikle benim yemek konusunda ısrarcı olmamamı hep eleştirdi ve yemek konusunda (aslında her konuda) ısrarcı bir anne (bu benim annemin tam tersi bir annelik) ile büyüdüğü için; yemek yediren anneyi , şefkatli anne olarak kodladığından; bana zaman zaman şefkatli bir anne olmadığımı ima etti. Şaka ile karışık lakabımı Norveçli mürebbiye yaptı. Benim görüşüme göre ise bir çocuk annesi tarafından sevildiğini biliyor ise, yemekte ısrar etmiş, etmemiş; onu öyle y...

Aforizmalar- aphorisms- aphorismen

Resim
Son dönemde aklımdan geçen kısa kısa cümleler; Bilinç düzeyi olarak, kendini gelişime kapatıp yaşamaya devam etmek (buna da ne kadar yaşamak denir ise); Hindistan'da ki kast sisteminin en alt seviyesinde (bilinç olarak) yaşama gibi olmaz mı? Bir olmamışlık hissi ile kıvranıp durmak... Kızımın aldığı kararların hatalı olduğunu görüyorum, bu yanlış diyorum ama vazgeçiremiyorum. Umarım çocuğumun hayatını, kendi eliyle yaşanması zor hale getirdiğini izlemek zorunda kalan ebeveynlerden biri olmam. Ne kadar sevseniz de, anneliği bile çocuğunuzun size çizdiği sınıra kadar yapabiliyorsunuz (büyüdüklerinde)... İnsanların birbiri ile bir sebepten ötürü tanıştığını düşünüyorum. Bu yüzden eğer elimize küçük te olsa bir fırsat geçtiğinde, yardımcı olmayı esirgemeyelim. Tabi sonrasında bunu unutmak koşulu ile, beklentiler bizi zehirlemesin diye ... Egomuz bizden eylem ister ve bu yorucudur. Ama hayat eylemsiz olmanızı da istemez, eylemsizliğinizi de yorar. Madem her türlü yorulacağ...